Meme kanserinde yaş 20’lere indi

3 (112) Dünyada her 3 dakikada bir kadına yeni meme kanseri tanısı konuyor. Ama erken teşhis alan hastaların yüzde 98"i hastalığı yeniyor.

Dünyada her 3 dakikada bir kadına yeni meme kanseri tanısı konuyor. Ama erken teşhis alan hastaların yüzde 98’i hastalığı yeniyor. Bunun için sadece elle muayene yeterli değil. Görüntüleme sistemlerine başvurmak çok önemli

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı son haritaya göre ülkemizde kadınlarda görülen kanser türleri arasında meme kanseri ilk sırada. Meme kanserinde de erken teşhis hayat kurtarıyor ancak erken teşhisin yolu, sadece kendi kendine muayeneden değil, uzmanlarca yapılacak standart tarama prosedüründen geçiyor. Yani meme ultrasonu, mamografi ve gerekirse biyopsi! Meme kanseri görülme sıklığı artık 20’li yaşlara kadar inmiş durumda. Üstelik genç yaşta görülen meme kanserlerinin ilerleme hızı, 40’lı yaştaki kadınlara göre kat kat daha fazla. Erken teşhiste sanılanın aksine kendi kendine yapılan muayenenin faydası yok. Çünkü 1 santimetrenin altındaki tümörler erken teşhis sınıfına giriyor ve bırakın hastanın kendisini, en iyi doktor bile bundan daha küçük tümörü elle muayenede tespit edemiyor. Tümörün 1 ila 9 milimetre aşamasındayken tespitiyle tedavi şansı yüzde 98 iken, 9 ila 14 milimetre arasındaki tümörlerde bu oran birden bire düşüyor. Bu nedenle milimetrik farklar bile hayati önem taşıyor.

GEREKSİZ BİYOPSİDEN KAÇINMALI

Hastalığa yakalananların sayısı artsa da meme kanserine bağlı ölüm oranlarında azalma söz konusu. 10 yıllık yaşam süresi şansı yüzde 90’lara kadar ulaşmış durumda. Zira meme kanserinin tedavi başarısı, gerek gelişen radyoterapi teknolojileri sayesinde, gerekse hedefe yönelik kemoterapi ilaçlarıyla oldukça yükselmiş durumda. Avrasya Hospital’dan meme kanseri konusunda tecrübeli bir isim olan genel cerrahi uzmanı Opr. Dr. Necdet Derici, “Hasta, meme kistiyle geldiğinde hemen biyopsi yapılıyor. Oysa önce ultrasonla bakılmalı, şüpheli bir lezyon varsa gerekirse mamografi yapılmalı ve şüphe halen sürüyorsa MR’la bakılmalı. Tanı tam olarak konduktan sonra cerrahi tedavi planlanırsa, meme koruyucu cerrahi ile hastanın organını kaybetmesinin önüne geçilebilir. Bazen baştan biyopsi yapmakla meme koruyucu cerrahi yapma şansı da yok ediliyor” diyor.

MAMOGRAFİ 35 YAŞ ÜSTÜNE ÖNERİLİR

Klinik muayenenin çok önemli olduğuna değinen Dr. Derici “Ama görüntüleme yöntemlerini de iyi kullanmak lazım. Mesela kendi kendine muayenede ancak 1 santim ve üzerindeki kitleler ortaya çıkabilir. Oysa milimetrik farklar bile tedavi başarısını etkileyebiliyor. Ailede erken yaşta meme kanseri hikayesi olan her kadın yılda bir kez meme kontrolüne giderek ultrason veya mamografi yaptırmalı. Mamografiyi 35 yaş ve üstüne önersek de çok şüpheli durumlarda başvurulabilir. Mamografi erken tanıda çok önemli. Diğerlerinde ultrason ve muayene yeterli oluyor” diye konuşuyor.

TEDAVİDE CERRAHİ ÖNEMLİ

Meme kanserinin tedavisinde yeni nesil ilaçlar ve cihazlar başarıyı artırdı. Ama cerrahi hâlâ önemli.

DOKTOR SEÇERKEN DİKKATLİ OLUN

• Meme kanseri teşhisi alan bir hastanın hemen korkuya kapılmaması gerektiğini vurgulayan Dr. Necdet Derici, sözlerini şöyle sürdürüyor: Şayet cerrahi gereken bir vakaysa hasta, doktorunu seçerken dikkatli davranmalı. Zira başarısız bir cerrahi kemoterapi ve radyoterapi başarısını da etkiliyor. Ya hasta gereksiz yere ikinci bir operasyon geçirmek zorunda kalıyor ya da daha fazla dozda kemo-radyoterapi almak durumunda kalıyor. Bu nedenle seçilecek cerrahın yılda ortalama 30-40 meme ameliyatı vakasına girip girmediğine bakılmalı. Günümüzde artık kitle çok büyük değilse, koltuk altlarına dokunulmuyor ve meme yapısı bozulmadan tam tedavi sağlanabiliyor. Meme kanseri çok korkulmaması gereken bir kanser türü aslında.

Teşhis açısından en zor meme yapısı, 35 yaşa kadarki kadınlarda görülüyor. 35’ten sonra meme dokusu yağlanmaya başladığı için sadece mamografiyle teşhise ulaşmak daha kolay. Bu nedenle 20’li yaşlarda mamografinin yanı sıra meme ultrasonu da gerekli olabiliyor.

Sağlıklı dokuyu koruyan teknoloji

IGRT   teknolojisi sağlam dokuya zarar vermiyor

KİMLER RİSK ALTINDA?

• Ailede meme kanseri öyküsü olanlar.

• Erken adet görmeye başlayıp adetten geç kesilenler.

• Hiç doğum yapmamış veya ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapan kadınlar.

• Menopoz nedeniyle uzun süre (10 yıldan fazla) östrojen tedavisi görenler.

• Uzun süre doğum kontrol hapı, alkol ve sigara kullananlar.

• Kilo problemi ve yağlı beslenme alışkanlığı olan kadınlar.

• 50 yaş üzeri kadınlar.

n  Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanseri tedavisinde de IGRT tekniği sağlıklı organları ışın tedavisinin yan etkilerinden koruyor. Görüntü kılavuzluğundaki radyoterapi anlamına gelen IGRT’nin, sağlıklı dokuyu koruduğu ve sadece kanserli hücreleri ışınlama özelliği nedeniyle prostat, pankreas ve meme kanserlerinde özellikle tercih edilmesi gerekiyor. Avrasya Hospital Onkoloji Merkezi’nden onkoloji uzmanı Dr. Züleyha Öngören Kadehçi, “IGRT özellikli linear akseleratör (Linak) similatör ve üç boyutlu tedavi planlama sistemi ile hastalıklı dokuyu ışınlarken sağlıklı doku iyi bir şekilde koruyabiliyoruz. Vücudumuzdaki organlar haraket edebilir. Bu nedenle kanserli doku yer değiştirebilir. Başlangıçta planladığımız radyoterapi bölgesi dışında sağlıklı organlar da ışına maruz kalabilir. Bu teknikle her seans öncesi IGRT cihazı ile organın kanserli bölgesi yeniden tespit edilerek ışınlama yapılır. Böylece sağlıklı doku ve organlar zarar görmez. Bu da hastaya en büyük katkıdır” diye konuşuyor.kaynak