Aenean ornare velit lacus, ac varius enim lorem ullamcorper dolore aliquam.
Meme Kanserinde Görsel Kaygıya Son
Meme kanseriyle karşı karşıya kalan kadınlar için hastalığı yendikten sonra çoğu zaman fiziksel ve görsel olarak bir düzelme çabası büyük önem taşıyor. Kanser nedeniyle memesi alınmak üzere ameliyat masasına yatan hastalar, artık yeni memeleri ile bu masalar kalkıyor.
Görselliğin hem kadın hem de erkek için vazgeçilmez olduğu günümüzde tıptaki gelişmeler de artık bu konuda endişeye mahal vermiyor. Özellikle estetik cerrahideki gelişmeler görsel kaygıları neredeyse yok ediyor.
Meme kanseri sonrasında alınan göğüs hastanın tedavi süreci başarıyla tamamlandıktan sonra özellikle psikolojik açıdan sıkıntı çekmesine neden oluyor. Ancak estetik cerrahide kat edilen gelişmelerle önemli başarılara imza atılıyor.
Bu tür ameliyatlarda amaç, memesi alınan hastaların psikolojik, fiziksel, cinsel ve sosyal durumlarını en iyi hale getirerek, üretken bireyler olarak topluma kazandırmak.
Özellikle meme onarımı ameliyatlarında son 25 yıla bakıldığında önemli gelişmeler kaydedildiğini görmek mümkün.
Meme Alınma Sonrası Ameliyatlar
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü öğretim üyesi Prof. Oğuz Çetinkale, son 25 yılda meme onarımı ameliyatlarında büyük ilerlemeler kaydedildiğini belirtti.
Kanser ya da başka nedenle memesini kaybeden hastalara yeniden meme yapılmasının günümüzde oldukça sık talep edilen bir uygulama olduğunu belirten Prof. Çetinkale, son teknolojik gelişmelerle bu ameliyatların kolay bir uygulama haline geldiğini vurguladı:
“Yeni gelişen teknikler ve araçlarla plastik cerrahlar artık aslına oldukça yakın ve doğal görünümlü göğüsler yapabilmektedir. Günümüz modern meme kanseri cerrahisinde artık kanser nedeniyle memesi alınmak üzere ameliyata yatan hastalar yeni yapılan memeleri ile kalkmaktadır. Yani onarım hemen yapılmakta ve hastalar hiç memesiz kalma psikolojisini yaşamamaktadır. Bu onarım hemen yapılabildiği gibi meme alındıktan bir süre sonrada yapılabilmektedir. Fakat bu hemen yapılmasından daha zor ve sıkıntılı olmaktadır. Memenin yeniden yapılmasının amacı, ameliyat sonrası en önemli ve görünen saklanması zor olan bir (ikincil cinsel) organını kaybeden kadının yakalandığı hastalığa rağmen kendisini yarım ve sakat bir insan olarak görmesine engel olmak olmaktır. Bu psikolojik durumdan kurtulan hasta psikolojik olarak daha sağlam ve sağlıklı olacağından hastalığı ile daha kolay mücadele edebilecektir.”
Meme Onarım Ameliyatları Nasıl Uygulanıyor?
Güncel olarak kullanılan meme onarım yöntemlerinin Protez ve kendi dokuları olmak üzere 2 şekilde yapılabileceğini belirten Profesör Oğuz Çetinkale, “Bu iki seçenek değerlendirilirken, hastanın tercihleri, hastanın yaşı ve genel durumu, tümörün evresi, geride kalan yumuşak dokunun miktarı ve kalitesi, kesinin yeri, radyoterapi uygulanıp uygulanmadığı gibi faktörler rol oynamaktadır” dedi.
Onarım Ne Zaman Yapılmalı?
Profesör Oğuz Çetinkale, meme alınma ameliyatıyla onarımın aynı seansta yapılabileceğini, bunun hastanın psikolojik olarak daha az etkilenmesinin yanı sıra, teknik olarak da daha iyi sonuçlar vereceğini belirtiyor. Ancak bu değerlendirmede tümörün evresi önemli rol oynuyor:
“Bu operasyonlar ayrıca birden çok ameliyat gerektiren geç onarımlara göre daha ekonomiktir. Anında onarım, radyoterapi ya da kemoterapi gerektirmeyecek erken evre (Evre I ve II) tümör olguları için daha uygun. Radyoterapi ve kemoterapi uygulanması planlanan Evre III ve üzeri olgularda geç onarım tercih edilmelidir. Ayrıca, kontrolsüz diyabet, damar hastalıkları, kontrolsüz hipertansiyon, ileri kalp hastalıkları, obesite, antikoagülan ilaç kullanımı, ağır sigara tiryakiliği, bağ dokusu hastalıkları gibi dahili bozuklukların varlığında da anında onarım (rekonstrüksiyon) uygulanmıyor.”
Meme Onarımı İçin 2 Seçenek
Profesör Oğuz Çetinkale, meme onarımlarında kişinin kendi dokuları ve protez olmak üzere 2 yol tercih edilebileceğini belirtiyor.
– Protez Onarımlar
Profesör oğuz Çetinkale, tek başına protez uygulanarak yapılan meme onarımlarının ancak yeterli miktarda ve iyi kalitede cilt varlığında ve karşı memenin küçük olduğu durumlarda geçerli olduğunu belirtiyor:
“Protez uygulamalar sınırlıdır. Bu durumda adale altına yerleştirilecek bir silikon protez ya da serumla şişirilen protez ile iyi bir sonuç alınabilir. Protezle yapılan onarımlar sonrasında doğal meme altı katlantısı oluşmadığından, bu önemli anatomik yapının cerrahi olarak oluşturulması gerekebilir. Ayrıca simetriyi sağlamak için sıklıkla diğer memeye de müdahale edilmesi gerekebilir.
Protezle meme onarımı sıklıkla doku genişletilmesinin ardından uygulanır. Doku genişleticiler pakette yazan hacmin neredeyse 2 katına kadar rahatça şişirilebilir. Şişirmeye genellikle 2 hafta sonra başlanır ve en az karşı meme hacminin %20-30 daha fazlası bir hacme ulaşılıncaya kadar devam edilir. Her hasta için değişmekle birlikte, sıklıkla haftada bir kez 50-100 ml serum verilerek şişirilir. İstenilen hacme ulaşıldıktan sonra, kapsülün olgunlaşması ve cildin gevşemesi amacıyla 8 hafta kadar beklenir. Daha sonra hasta tekrar ameliyata alınarak doku genişletici çıkarılır ve kalıcı protez yerleştirilir. Protez yerleştirilirken meme altı katlantısı da oluşturulur ve karşı meme şekillendirilir. “
Avantajları;
• Normal göğüs cildini kullanıma sokarak karşı meme ile aynı renkte ve kalitede cilt oluşturması,
• Meme cildinin duyarlılığının korunması,
• Ameliyat süresinin ve nekahat döneminin kısa olması,
• Teknik açıdan kolay olmasıdır.
Dezavantajları ;
• Normal meme sarkıklığının oluşmaması,
• Bu nedenle zaman içerisinde asimetrilerin ortaya çıkması,
• Meme altı katlantısının oluşturulamaması,
• Simetriyi sağlamak için karşı memeye de girişimde bulunulmasını gerektirmesi,
• Birden fazla sayıda ameliyat gerektirmesi,
• Radyoterapili sahalarda güvenilirliğinin az olması ve proteze bağlı komplikasyonlar sayılabilir.
– Kişinin Kendi Dokularıyla Onarımlar
Profesör Oğuz Çetinkale, karın dokusu ile onarımın en sık tercih edilen meme onarım yöntemi olduğunu belirtiyor:
“Bu yöntemde karın adalesi, alt karın bölgesi cildi ile birlikte bir kas-deri flebi olarak hazırlanır ve oluşturulan cilt altı tünelinden veya serbest olarak meme bölgesine taşınır. Saplı olanlarda derinin dolaşımını göbek çevresinde yoğunlaşmış olan damarlar sağlar. Alt karın bölgesindeki cildin bir bölümü cilt eksiğini tamamlamakta kullanılırken, önemli bir bölümü çıkarılır ve cilt altı yağ dokusu ile birlikte meme hacminin oluşturulmasında kullanılır. Bu bölgedeki yağ dokusu meme hacmi oluşturulması için hemen her zaman yeterlidir ve bu yöntemle protez kullanılmasına gerek kalmaz. “
Hangi durumda bu ameliyat gerçekleştirilemez;
• Kronik pulmoner(?) hastalıklar,
• İleri kardiovasküler hastalıklar,
• Kontrolsüz hipertansiyon,
• Morbid(?) obesite
• İnsülin-bağımlı diyabet
• Üst karın bölgesinde geçirilmiş operasyon izi olan hastalarda uygulanamaz.
Ağır sigara tiryakiliği ise yüksek doku kaybı riski oluşturur. Taşınan doku içinde sınırlı sayıda kalan damarlar ağır sigara içen kişilerde yeterli olmayabilir. Dokulara kan akımı yeterli olmazsa doku kayıpları görülebilir.
Yöntemin en önemli avantajları;
• Otojen dokular kullanıldığından protezlerden kaynaklanan riskleri taşımaması,
• Diğer meme ile tam bir simetri sağlandığından diğer memeye girişim gerektirmemesi,
• Memenin normal sarkıklığının oluşması,
• Elde edilen simetrinin zaman içerisinde bozulmaması,
• Radyoterapi sonrasında da uygulanabilmesi.
En önemli dezavantajları;
• %15-20 sıklıkla görülen doku kaybı
• %6 sıklıkla görülen karın fıtığı riskidir.
Meme Başı ve Areola Onarımı
Profesör Çetinkale, meme başı ve areola onarımının meme onarımı ile aynı seansta yapılabileceğini, asimetriye yol açmamak için genellikle dokuların son halini almasının beklendiğini belirtiyor.
Ameliyat Sonrası…
Profesör Oğuz Çetinkale, ameliyat sonrası süreçte hastanın en fazla 3 hafta içinde normal yaşamına dönebileceğini belirtiyor.
Plastik cerrahın tercihine göre hastanın 1-3 gün içinde hastaneden çıkabileceğini belirten Çetinkale, izlerin mutlaka olacağını, zaman içinde büyük oranda azaldığını, 4-6 hafta kadar ağır yük kaldırmanın, fazla efor gerektiren spor hareketleri yapmanın ve cinsel aktivasyonun sakıncalı olduğunu vurguluyor.