Yapısı bozulan deri daha hızlı yaşlanır!

Vefa Gönenç, kliniğinde arkadaşımız Betül Altınbaşak’ın sorularını cevapladı.

İçerik Rutin sağlık kontrollerinizde bir cildiye uzmanına da görünüyor musunuz? Yoksa sadece rutin kan tahlilleri veya kalbinizin sağlıklı olması sizin için yeterli mi? Bu haftaki konuğum konusunda uzman bir dermatolog, Dr. Vefa Gönenç. Kendisiyle Bağdat Caddesindeki kliniğinde vücudumuzun doğal kıyafeti cildimiz üzerine görüştük..

Türkiye Gazetesi’nin haberine göre; Bir gün vücudunuz kendi derinizi yabancı bir madde gibi görüp ona karşı savaş açmadan veya hızla artan cilt kanseri sizin veya bir sevdiğinizin kapısını çalmadan tedbirlerinizi almalı ve cildimizin güzel görünmekten, hoş olmaktan çok daha öte işlevlerinin olduğunu unutmamalıyız. Sanırım sohbetimizi okuduktan sonra bu en büyük organımızın sağlığına daha çok dikkat edeceksiniz. Sağlıklı pazarlar dileğiyle buyrun çok önemli sohbetimize…
ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ
“Deri kanserleri birbirinden farklı türdedir ve geçmeyen bir yara şeklindedir. Tüm bedeni etkileyen kızarıklıklar, kuruluklar da bazen kendisini kanser olarak gösterebilir. Geçmeyen egzama tipi kanserler deriye has lenfoma olarak karşımıza çıkabilir. Tüm kanserlerde olduğu gibi cilt kanserlerinde de erken teşhis ile yüzde yüze kadar başarı sağlanabilir” diyen Dr. Vefa Gönenç, “Kanserin ilerlemesi kişiden kişiye farlılık gösterebilir. Aynı tip bir kanser bir kişide çok saldırgan bir tavır izlerken, bir başka kişide çok yavaş ilerleyebilir” ifadelerini kullandı.
Cildimizin bizi dış etkenlere karşı koruduğunu çok zaman unutuyor, önemsemiyoruz sanırım
Doğru söylüyorsunuz. Cildimiz hassasiyetle korumamız gereken bir organımız. Aksi halde, hastalıklarının bedelleri ağır olur. Vücudun bilinen en büyük organlarından birisidir. Bir buçuk metrekare gibi oldukça büyük bir yüzeye sahiptir; kendi başına metabolik bütünlüğü olan bir sistemdir. Size çok basit bir örnek vermek istiyorum; bazen yanıklarda 3- 5 gün içinde hastayı kaybedebilirsiniz.

Kalp, böbrekler, ciğerler sağlamdır ama siz yine de hastayı sadece deride bir takım kayıplar olduğu için kaybedersiniz. Çünkü deri insan hayatiyeti için bir bütünlüğü sağlıyor ve vücudun ısısını ve su dengesini koruyup, çeşitli zararlı maddelerin ter yoluyla vücuttan atılımını gerçekleştiriyor. Derinin ortadan kalkmasıyla birlikte bir sıvı kaybına uğruyoruz. Bu sıvı kaybını önlemek için böbrekler aşırı derecede çalışmak zorunda kalırlar ve bu hastaları biz genelde böbrek yetmezliğinden yada vücudun direnci tamamen ortadan kalktığı için enfeksiyon sebebiyle kaybederiz.
> Şimdi cildimizin önemini daha iyi anlar hale geldik. Bizi en çok endişelendiren de son zamanlarda bu organımızı ilgilendiren hastalıklarda özellikle de cilt kanserlerindeki artış
Evet, melanom dediğimiz cilt kanserleri maalesef son yıllarda başımızın belası ve hızla artıyor. Dünyanın en hızlı artan kanser türlerinden birisi ve birinci nedeninin de güneşe fazlaca maruz kalmak olduğunu düşünüyoruz.

Ayrıca solaryumlar da büyük bir risk oluşturuyor. Birleşmiş Milletler şu anda solaryumu birinci derecede kanserojen kabul ediyor. Zararları çok sık konuşulmasına rağmen hepimizde bir güneşlenme alışkanlığı ortaya çıktı. Kıyafet türlerimiz değişti; eskiye oranla daha açık kıyafetler giyiyoruz. Bu da riski ciddi ölçüde artırıyor. Güneşin insan vücudundaki kronik etkisi çok önemlidir. Yani düzenli olarak uzun yıllar güneşe maruz kalan insanlar da bu problemlerin daha çok olduğunu, beyaz tenlilerin kronik güneş hasarından daha çok etkilendiklerini görüyoruz. Diğer taraftan insan hayatı uzadı ve kanserlere rastlama olasılığımız da arttı.
> Deri kanseri nasıl ortaya çıkar ve tedavi süreci nasıldır?
Deri kanserleri birbirinden farklı türdedir ve geçmeyen bir yara şeklindedir. Tüm bedeni etkileyen kızarıklıklar, kuruluklarda bazen kendisini kanser olarak gösterebilir. Geçmeyen egzama tipi kanserler deriye has lenfoma olarak karşımıza çıkabilir. Tüm kanserlerde olduğu gibi cilt kanserlerinde de erken teşhis ile yüzde yüze kadar başarı sağlanabilir. Kanserin ilerlemesi kişiden kişiye farlılık gösterebilir. Aynı tip bir kanser bir kişide çok saldırgan bir tavır izlerken, bir başka kişide çok yavaş ilerleyebilir. Bir söz vardır “ tıpta hastalık yoktur, hasta vardır”. Burada hastanın genetik yapısı, hastanın genel direnci, strese dayanıklılığı, hatta kanserin kendi genetik hücresel yapısı rol oynar
> Hastalıkların, özellikle döküntülerin başka bir organdan kaynaklanma ihtimali nedir?
Deride iç organlara bağlı rahatsızlık ihtimali çok düşüktür. Ancak deri rahatsızlıklarını bir başka organın rahatsızlığının yansıması gibi görme eğilimi var. Mesela, karaciğerden çok şüphelenilir ama biz kliniklerde karaciğere bağlı bir olayı yüz binde bir görürüz. Bir de kaşıntılarda diğer organları suçlama eğilimi çok artar, orada da durum aynıdır. Bütün organlarda olduğu gibi deri de hücresel sistemlerden oluşur. Bu sistemi kontrol eden enzimler, hormonlar, bilemediğimiz bir takım alt yapılar vardır. Hastalık dediğimiz şey aslında bu hücresel fonksiyonlardaki rahatsızlıklara bağlıdır. Ayrıca güneş veya çeşitli kimyasalarlar gibi dış faktörlerle ortaya çıkan cilt rahatsızlıklarından da bahsedebiliriz.
> Ciltteki benler de önemli sanırım ve aslında çoğumuzun aklına cildimiz deyince benler gelir ve değişimlerinden korkarız.
Benler konusunda korkmakta haklısınız. Çünkü melanom dediğimiz ölümcül kanserler, ‘ben’ zemininde gelişiyorlar. Aslında benler bizim selim huylu kabul ettiğimiz tümörlerdendir. Kimisi doğumla birlikte devam ederken kimisi de doğum sonrası yıllarda yavaş yavaş gelişir. Ancak ilerleyen yıllarda genetik sebepler veya faktörlerlerin etkisiyle değişime uğrayabiliyorlar. Metasdas riski yüksektir. Dermotoskopi denilen metodla benlerin değişim potansiyeli çıkartılabilir. Ayrıca derimiz değişikliklerin çok rahat görülebildiği bir organdır. Basit bir dikkatle herkes benlerini kontrol etme şansına sahiptir. Bu yüzden benleri çok olan kişilerin mutlaka düzenli olarak kontrolden geçmesi gerekir. Ayrıca doktor bir benin alınması gerekiyor diyorsa da mutlaka aldırılmalıdır.
> Ama biz bu tip müdahalelerden korkan bir toplumuz.
Maalesef. Halk arasında çok büyük bir yanılgı var; bu da vücutta çıkan her hangi bir şeyin alındığında onun hep kötüleşeceği yönündeki yanlış. Buradaki mesele şudur ; bizim insanımız genellikle hastalıkların geç evrelerinde doktora gider. Hastalık artık başka organlara da sıçramıştır. Bazı durumlar da artık alındıktan sonra da durum değişmez. İnsanlarda, “ tümörü bıçak gördü, kötüleşti” derler hiç böyle bir durum yoktur. Özellikle deri kanserlerinde birinci dereceden yapılması gereken şudur; gerçekten şüpheli bir durum varsa, birkaç ay geçmesine rağmen, düzelmeyen, iyileşmeyen bir yaranız varsa mutlaka bir doktora gitmelisiniz ve bunu hemen çıkarttırmalısınız.
> Bir de strese bağlanan cilt rahatsızlıklarını çok duyarız, mesela sıkıntıdan ürtiker oldum gibi
Stres bütün organlarımızı etkileyen bir yapıya sahiptir. Strese bağlı uçuk çıkartabileceğiniz gibi mide ülseri de olabilirsiniz. Stres insan bağışıklığını bozar ve düşürür. Yüksek stres altında bozulmaya en yakın olan organ alarm vermeye başlıyor. Stresle zayıf olan yer, kendisi için uygun bir fırsat bulmuş oluyor. Stresin deri üzerindeki etkisi de aynı şekildedir. Strese bağlı olarak kaşıntılar, ürtikerler vb. problemler çıkabilir. Ama bunlar başlı başına strese bağlı olarak ortaya çıkmazlar. Hepsinin alt planında derinin metabolizması ile ilgili bir takım problemler vardır, stres tetikleyici bir faktör olarak rol oynar.
> Biraz da keyifli konulardan konuşsak, mesela dermatologlar özellikle hanımların daha genç ve hoş görünmesi için de ciddi çalışmalar yapıyor öyle değil mi?
Elbette. Dermatoloji son yıllarda çok büyük bir atılım gösterdi. Teşhis ve metodlar gelişti. Estetik ve kozmetik işin içine girdi. Yaşlanmanın sebeplerini inceliyoruz. Yaşlanmayı geciktirmek mümkün hale geldi. Yaş ile birlikte gelişen bir takım leke ve kırışıklıklar artık estetik alanındaki gelişmelerle daha rahat giderilebiliyor. Aslında başlı başına bir sohbet konusu şu anda yapılan uygulamalar ama çeşitli dolgu, botoks , mezoterapi vb. cilt yenileme çalışmaları, yaşlanmayı geciktiren önemli uygulamalar.
> Yaşlanmayı büyük ölçüde ne artırıyor, genetik yapınız mı önemli olan?
Vücudumuzun bir iç saati var ve bu saatin zaman içerisinde genetik özelliklerle dolduğunu biliyoruz. Fakat dış faktörlerle gelen etkenlerin yaşlanmaya etkisinin çok büyük olduğunu ve yaşlanmanın en önemli , %90’lara varan bir oranla güneş kaynaklı olduğunu da çok rahat söyleyebiliriz. Uzun süre güneşe maruz kalmak genetik yapıyı bozuyor. Deri nemini, kendi elastiki yapısını, parlak görüntüsünü kaybediyor. Sigara, uyku bozuklukları, kullandığımız endüstriyel malzemeler, stres, derinin yapısını bozup yaşlanmayı başlatıyor.
> Cildimizi yaşlılığın etkilerine karşı nasıl koruyabiliriz?
Kışın dahi yüzünüze güneş koruyucuları süreceksiniz. Uygun saatlerde, kısa süreli güneşe çıkacaksınız. Cildinizin nem dengesini koruyacaksınız. Her gün duş almak, sabunlar, şampuanlar vücudun nem dengesini bozar; hafif duşlar alacaksınız. Banyo sonrası cildinizi nemlendireceksiniz. Bol su içeceksiniz. Meyva -sebze tüketecek, spor yapacak ve sigaradan uzak duracaksınız. Uykunuzu iyi alacaksınız.
> Kozmetik ürünler kullanırken nelere dikkat etmeliyiz?
Birkaç yıl öncesine kadar en pahalı kremle, basit bir nemlendirici arasında çok fark olmadığını çok rahat söylerdik ancak son yıllarda bu sektörde çok ciddi gelişmeler oldu. Bu sebeple bir dermatoloğa danışarak cilt tipine en uygun nemlendirici kremi seçmek en doğrusu. Cilt temizliğinde de büyük bir sorununuz yoksa Dove sabun ideal bir temizlik ürünü. Şu noktada unutulmamalıdır ki asırı hijyen cilde zarar verir, sivilceyi artırır. Ayrıca yanlış kozmetik ürünlerin seçimi , fondöten vb. ürünlerle cildin kapatılması da sivilceyi artırır. Parfümlerin direk vücuda sıkılması çene ve göğüste sivilceleri artırır. Sprey şeklindeki ürünleri kesinlikle önermiyoruz. Koltukaltı ürünlerde çok gerekmedikçe kullanılmamalı ve tamamen bitkisel ürünler kullanılmalıdır.
Daha fazla bilgi almak için için;
Benler kontrolde tutulmalı
Benler konusunda korkmakta haklısınız. Çünkü melanom dediğimiz ölümcül kanserler, ‘ben’ zemininde gelişiyorlar. Basit bir dikkatle herkes benlerini kontrol etme şansına sahiptir. Bu yüzden benleri çok olan kişilerin mutlaka düzenli olarak kontrolden geçmesi gerekir. Ayrıca doktor bir benin alınması gerekiyor diyorsa da mutlaka aldırılmalıdır.kaynak