Aenean ornare velit lacus, ac varius enim lorem ullamcorper dolore aliquam.
Tomografi ne kadar kanser yapar?
Nükleer Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Bor’a göre, görüntüleme yöntemlerindeki radyasyonun yarattığı kanser riski, sigara ve diğer nedenlerdan kaynaklı riske göre çok düşük.
ANKARA – Ankara Üniversitesi (AÜ) Nükleer Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Doğan Bor, medikal görüntülemede asıl sorunun tomografi sisteminin hatalı kullanılmasında ya da kalibrasyon nedeniyle gereğinden çok daha fazla radyasyona maruz kalınmasında yattığını söyledi.
Prof. Dr. Bor, son dönemde ”bilgisayarlı tomografiden (BT) yayılan radyasyonun kanser riskini artırdığına” ilişkin uluslararası düzeydeki araştırma sonuçlarının ulusal medya kuruluşlarında yer alması üzerine Ensitütü tarafından hazırlanan değerlendirme raporu konusunda bilgi verdi. Bor, ABD kaynaklı bu araştırmalardan birinde, ”2007 yılında yapılan 72 milyon BT incelemesinin ileriki yıllarda 29 bin ilave kanser vakasını ortaya çıkaracağının ve doğal kanser ölümlerine ilave olarak yaklaşık 21 bin kişinin hayatını kaybedeceğinin” öne sürüldüğünü aktardı.
Bu araştırmada BT’de alınan dozlara karşılık gelen kanser risklerinin geniş bir popülasyona uyarlandığını ve ortaya büyük rakamların çıktığını belirten Bor, şu açıklamalarda bulundu:
”Rakamların büyüklükleri ilk bakışta BT’yi korkulur bir teknik olarak ortaya çıkarmaktadır. Unutulmamalıdır ki, bu 72 milyon kişiden zaten yaklaşık 30 milyonu bir başka nedenle kansere yakalanacak ve yaklaşık 15 milyonu hayatını kaybedecektir. Aynı mantıktan hareket ederek ülkemizde önümüzdeki yıllarda hergün içiçe yaşadığımız doğal radyasyon nedeniyle BT incelemesi yaptırmamış nüfus kabaca dikkate alındığında 5-6 bin kişinin öleceği söylenebilir. Ancak 70 milyon nüfusumuzdan yaklaşık 15 milyon vatandaşın tüm yaşamları boyunca başka nedenlerden kansere yakalanıp öleceklerini de ifade etmek gerekiyor. Başta sigara olmak üzere günlük hayatın diğer riskleri ile kıyaslandığında tanısal incelemelerden alınan radyasyon riskinin son derece küçük olduğu belirtilmelidir. Diğer taraftan radyasyon nedeni ile oluşan kanserin klinik süreci diğer kanserlerle aynıdır ve bir kişinin ölüm nedeninin radyasyondan mı yoksa diğer doğal nedenlerden mi kaynaklandığının bilinmesi mümkün değildir.”
SORUN CİHAZLARDAKİ KALİBRASYONDA
Prof. Dr. Doğan Bor, medikal görüntülemelerdeki asıl sorunun pek çok hastanın tomografi sisteminin hatalı kullanılmasında ya da kalibrasyon problemi nedeniyle gereğinden çok daha fazla radyasyona maruz kalınmasında yattığını bildirdi. Bor, bir diğer önemli hususun ise tomografi incelemelerinin yapılmasında mutlaka bir medikal gerekliliğin bulunmasının önemine işaret etti.
”Biz bilim insanları, hastalıkların tanısında kullanılan görüntüleme cihazlarındaki radyasyonunun dikkatli kullanımına büyük önem veriyoruz” diyen Bor, yaptıkları araştırmalarda, bazı merkezlerdeki tomografi sistemlerinin hatalı kullanıldığını veya hastaların cihazlardaki kalibrasyon sorunları nedeniyle gereğinden daha yüksek dozda radyasyona maruz bırakıldığını tespit ettiklerini bildirdi.
Yine ABD kaynaklı başka bir araştırmaya ait ”200’den fazla hastanın beyin tomografi incelemesinde, cihazların yüksek radyasyon dozu vermesi nedeniyle normalden 8 kat daha fazla radyasyon aldıkları ve bazı hastalarda saç dökülmelerinin ortaya çıktığına” ilişkin sonuçların rapor edildiğini kaydeden Bor, literatürde de farklı merkezlerde bulunan tomografi incelemelerindeki aynı klinik tetkiklerde 13 kat, farklı klinik tetkiklerde ise 22 kata varan doz farklılıklarının bulunduğunu belirtti.
RADYASYONU EN YÜKSEK DOZDA KULLANAN TEKNİK
Diğer görüntüleme teknikleriyle kıyaslandığında radyasyonda en yüksek doz kullanılan tekniğin BT incelemeleri olduğunu açıklayan Prof. Dr. Bor, ”Ancak hastalığın tanısı için hekim tarafından gerekli görülmesi durumunda yapılacak bir bilgisayarlı tomografi incelemesinde alınacak radyasyonun olası riski diğer riskler yanında ihmal edilecek kadar azdır” dedi. Tek bir akciğer filmi tetkikini yaptıran yaklaşık bir milyon kişiden bir ya da ikisinin, diğer nedenlerden oluşan kanser riskine ek olarak bu incelemede alınan radyasyon nedeniyle kansere yakalanma olasılığının bulunduğunu; tomografik incelemelerde ise bu olasılığın iki bin kişiden bir kişiye yükseldiğini bildiren Bor, tüm bu olasılıkların yanında kişilerin yaşamları boyunca çeşitli nedenlerle kansere yakalanma oranının yüzde 40 dolayında olduğunu kaydetti.
Bor, buna karşılık radyasyonun neden olabileceği kansere yakalanma oranının ABD ve Avrupa ülkeleri genelinde yüzde bir ya da iki oranında olduğunu belirterek, ”Bu oran diğer çevresel faktörlerle kıyaslandığında son derece düşüktür. Bilim dünyasında düşük seviyeli tanısal amaçlı radyasyonun etkilerinin kansere yakalanma ve ölüm oranlarının direkt nedeni olduğunu gösteren bir bulgu henüz yoktur” diye konuştu.
TOMOGRAFİ ÇEKİMİNDE OLMASI GEREKENLER?
Bilgisayarlı tomografi incelemelerinin pek çok hastalığın tanısında vazgeçilmez bir teknik olduğunun unutulmaması gerektiğini dile getiren Bor, radyasyon korkusuyla bir incelemenin yapılmaması sonucu hastalık teşhisinin engellenmesinin çok daha vahim problemleri ortaya çıkaracağının tartışılmaz bir gerçek olduğunu dile getirdi.
Tetkiklerde radyasyon dozlarının azaltılmasında medikal gerekliliğin olmasının, incelemenin yapılacağı tomografi sisteminin gerekli eğitimi almış radyolog ve teknisyenler tarafından kullanılmasının önemine dikkati çeken Bor, radyasyonlu tetkik incelemelerinde alınması gerekli önlemleri şöyle sıraladı:
”Tetkiki yapacak kuruluşun Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından lisanslanmış olması gerekiyor. Sistemde optimum görüntü kalitesinin minimum radyasyon dozunda elde edilmesini sağlayacak kalite kontrolü, kalibrasyon ve dozimetrik ölçümlerin bu konunun uzmanı olan medikal fizikçilerce yapılmalı. Çocuk hastalar için ilave korunma ve ışınlama protokolleri kullanılmalı. Taramanın yapılacağı vücut bölgeleri minimumda tutulmalı. Peş peşe taramalardan sakınılmalı. Sistem tarafından verilen doz optimizasyon teknikleri kullanılmalı.”kaynak