Aenean ornare velit lacus, ac varius enim lorem ullamcorper dolore aliquam.
Sadece 3 ay ömrünüz kaldı!
Filmlerden alışık olduğumuz bir replik aslında. Gerçek hayattan bir kesit mi yoksa filme heyecan katmak için eklenmiş bir cümle mi? Prof. Dr. Mert Başaran’a sordum. Gerçekten bir hastaya yaşam süresi biçilebilir mi?
Kanser tedavisinde süreç ne kadar?
Bu tabii ki hastanın durumuna ve kanserinin türüne bağlı. Bazı kanser türlerinin tedavileri kürler şeklinde uygulanır. Bu kürler radyoterapi, kemoterapi, belki cerrahi müdahale süreci ile devam eder. 6 ile 8 ay gibi bir zaman sürer. Sonrasında hastanın kontrolleri devam eder. Ancak bazı metastaz yapmış türler vardır ki burada teşhis aşamasından hastanın hayatının sonlandığı sürece kadar doktor tarafından tedavinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu tip kanserlerde hastanın şikayetleri giderek artar. Ağrısının kontrolünün sağlanması o ve yakınları için çok önemlidir. Burada hastanın hayatını uzatacak bir tedavi verilemez belki ama hastanın sıkıntısını ağrısını giderecek bir tedavi sürdürülür.
Filmlerde, özellikle de eski Türk filmlerinde ‘3 ay ömrün kaldı!’ repliği vardır. Bu söz hep kanseri işaret eder. Siz hastaların öleceği zamanı gerçekten bilebilir misiniz?
Hastaların durumuna göre dörtte üçünün yaşam sürecini ve iyileşme şansını görebiliyoruz. Ama tabii ki yanılma payları da vardır. Ancak filmlerdeki bu replik pek de gerçekçi değil. 15 yıldır kanser hastalarını bire bir takip ediyorum. Hiçbir kanser hastasının bugüne kadar “Ne kadar ömrüm kaldı?” diye sorduğunu duymadım. Belki bir veya iki tane olmuştur.
Süre vermek etik değil
Hastalığı inkar etmek gibi bir süreç mi bu?
Hayır değil. Hastalığı biliyor ama Türk halkına özgü bir durum olarak yaşam sürecinin tahmin edilmesini kesinlikle istemiyorlar. Hekim açısından insanımız çok iyi. Çünkü yaklaşımları genelde şöyle oluyor: “Hocam kansermişim, biliyorum Allah’tan gelen bir hastalık. Ne gerekiyorsa yapacağım, siz de bana yardımcı olun.”
Yurtdışında durum daha mı farklı?
Evet bir kere yurtdışında hukuk sistemi sağlık sistemi ile çok iç içe oluyor. Ayrıca onlarda ileriye planlama duygusu da daha gelişmiş olduğu için ‘ölmeden önce mirasımı paylaştırayım’ gibi bir yaklaşımları oluyor. Bu süreci doğru kurgulamak da hekimden bekleniyor. Hekime “Ne kadar ömrüm var?” diye sorduklarında ve hekimin cevabı yaşam süreci ile örtüşmediğinde hekimi dava bile edebiliyorlar. Hekimler kendilerini korumak için bilgisayara mutlaka hasta için bir ömür biçiyor. Bunu da hastaya söylüyor. Ben bunu insani ve etik bulmuyorum.
Medikal onkolog sayısı yetersiz
Kanser zaten sıkıntılı bir hastalık. Tedavi sürecinde hastalara nasıl destek olmak gerekiyor? Hastanelerde durum nasıl?
Olaya üç yönden bakmak lazım. 1 hasta yönünden, 2 hekim yönünden, 3 Sağlık Bakanlığı yönünden. Sağlık Bakanlığı aslında birçok devlet hastanesine çok büyük yatırımlar yaptı. Devlet hastanelerine çok ileri düzeyde tanı ve tedavi için cihazlar alındı. Sağlık Bakanlığı üniversite hastaneleri ile devlet hastaneleri arasında bir fark yarattı. Üniversite hastaneleri çok zor koşullarda bir radyoterapi cihazı almaya çalışırken ya da robotik cerrahi makinesini yardımlarla bölümüne kazandırmaya çalışırken, devlet ihale açıyor ve hiç o makineyle tecrübesi olmamış birçok doktorun bulunduğu en ucra köşelerdeki devlet hastanelerine bu makineleri alıyor. Ama üniversite hastanelerine böyle bir yatırım yapılmıyor. Bu açıdan bakıldığında yeni devlet hastanelerinde çok iyi makineler olmasına rağmen bu makineleri kullanacak hekim bulunamıyor ve atıl şekilde bekliyor. Yavaş yavaş hekim kadrosu oralarda da gelişmeye başladı ama kanser açısından daha çok yatırım yapılması gerekiyor. Her yerde kemoterapi salonları dolu, hastalar hızla bakılmak zorunda kalıyor. Halen Türkiye’de medikal onkolog sayısı 300 civarında ve bu çok yetersiz. Ben devlet hastanesinde çalışıyorum, hastaya polikniklerde 2-3 hafta sonraya ancak randevu verebiliyor. Kemoterapi için 3 ay sonraya randevu verebiliyoruz. Hastanın aslında 2 ay bekleme riski yok. Bunun acilen düzeltilmesi personelin, cihazların ve yatak sayısının artırılması onkoloji bölümlerine yatırım yapılması gerekiyor.
Kanser hiç sinyal vermeden aniden çıkıp hemen öldürür mü?
Ne yazık ki öyle. Mesela pankreas kanseri hiçbir belirti vermeden ilerliyor ve kısa sürede de öldürüyor. Yerleşim yeri standart tetkiklerde, tahlillerde bakılan bir yerde değil. Kolay kolay fonksiyonları bozulmadığı için pek belirti vermiyor. Bağırsağa giden damarlardan birine çok yakın olduğu için oraya hızla sıçrayabiliyor ve ameliyat edilemez bir duruma gelebiliyor.
Kanserin tedavisi ülkemizde ne düzeyde yapılıyor? Kanserli bir kişi Amerika’ya giderse iyileşme şansı daha mı yüksek?
Tedavi açısından hemen hemen her şey Türkiye’de yapılıyor. İlaçlar derseniz, onlar da yurtdışından getirtilip uygulanıyor. Bu nedenle tedavi her yerde aynı.
Kanserin tedavisi yakın mı?
İnsanlar ölümsüzlüğü yakalamaya çalışıyor. İnsanın ölümsüzlüğü yakalaması ile kanserin tedavisi eş süreç olacak. İnsanı ölümsüz kılmak mümkün müdür? Şu an için öyle bir şey yok. Kanser de aynı şekilde; çok kısa bir zaman içinde kanserin tedavisi bulunacak gibi gözükmüyor. Her yeni ilaç mucize bir buluş gibi sunuluyor ama her ilaç her kanser türünde çözüm olmuyor.
Tedavide kullanılan yöntemler
Kanserin tedavi sürecinde kanserin türüne göre çok farklı yöntemler hatta farklı birkaç yöntem bir arada kullanılabiliyor.
Medikal Onkoloji
Kemoterapi
Kemoterapi, kelime anlamı olarak ‘ilaçla tedavi’ anlamına gelmekle birlikte, daha çok kanser hücrelerini etkileyen kanser ilaçları (anti-kanser ilaçları olarak da adlandırılmaktadır) kullanılarak yapılan tedavi için kullanılan terimdir. Kemoterapi kanser tedavisinde tek başına kullanılabileceği gibi, diğer tedavi yöntemlerini tamamlayıcı bir etki oluşturmak amacı ile de kullanılabilir. Kanserin türüne göre kemoterapinin farklı
amaçları olabilir;
*Kanseri tedavi etmek
*Kanseri kontrol altına almak
*Kanserin yol açtığı semptomları ortadan kaldırmak
İmmünoterapi
Vücudumuzun bağışıklık sistemi (immün sistem), ‘yabancı madde’ olarak algıladığı bazı maddelere karşı denetleyici bir sistem olarak çalışır. Kanser hücreleri de bağışıklık sistemi tarafından yabancı maddeler olarak kabul edilirler. Yıllardır yapılmakta olan bilimsel araştırmalar, kanser hücrelerine karşı vücudun doğal bağışıklık tepkisini artırmanın yollarını bulmaya çalışmaktadır. Böylesi bir yaklaşım, bir tedavi yöntemi olarak kullanıldığında, buna immünoterapi denmektedir.
Radyasyon Onkolojisi
Radyoterapi, iyonlaştırıcı ışın kullanarak kanser hastalığının tedavisine verilen isimdir. Bu tedavi yöntemine radyasyon terapisi, ışın tedavisi veya şualama denebilir. Radyoterapinin hedefi tümörlü dokunun yok edilmesi ve bu sırada da tümörün etrafındaki normal dokuların korunmasıdır. Radyoterapi kanser tedavisinde tek başına ya da cerrahi ve/veya kemoterapi ile birlikte kullanılabilir.
Cerrahi tedavi ile benzer sonuçlar elde edilen hastalıklarda organın korunmasını sağlayıp, dolayısı ile fonksiyon kaybını önlediğinden tercih edilebilen tedavi yöntemidir.
Radyoterapide başarıyı sağlayan en önemli unsurlar radyasyon onkoloğunun deneyimi ve kullanılan cihaz teknolojisidir. Radyoterapide kullanılan lineer akseleratör cihazının özellikleri tedavinin sonucunu oldukça fazla etkiler. Dünyada sadece 6 yerde kullanılan ve Türkiye’de ilk kez kullanılmaya başlayan TRUEBEAM adlı cihazı size yarın anlatacağım.kaynak