Aenean ornare velit lacus, ac varius enim lorem ullamcorper dolore aliquam.
Kanserin Nedeni Yeni Beslenme Alışkanlıkları
Prof. Dr. Kenan Demirkol, İstanbul Sultangazi’de "Kansere Neden Olan Beslenme Alışkanlıklarımız" başlıklı toplantıda kanser ve kanseri tetikleyen son yıllarda değişen beslenme alışkanlıklarımızla ilgili bir konferans verdi.
Yağ ve şekerin hayatımızdaki olumsuz yansımasına dikkat çeken Demirkol şunları dile getirdi.
Yağ ve Şeker yanlış beslenme Alışkanlıklarında Başı Çekiyor
"Eğer hayvan merada %100 yeşillikle besleniyorsa ve başka yabancı gıda almıyorsa, o tereyağı dünyanın en iyi yağıdır. Zeytinyağından bile iyidir. Ama marketten satın aldığınız tereyağı ahırda beslenen, pancar küspesi, Mısır silajı veya başka tahıllarla beslenen hayvanlardan elde edilmektedir. Sağlığınızı korumak için ne yediğinize dikkat etmeniz gerekiyor.
Takip edilmesi gereken besinlerden biri de yağlar…
Biz ayçiçek yağı, mısırözü yağı, margarin veya endüstriyel tereyağı yediğimiz sürece hasta olmaya mahkûmuz.
Fındık Yağı Sağlıklı Fakat…
Elimizde şu anda iki tane yağ var. Birincisi zeytinyağı, ikincisi %100 mera sütünden yapılmış tereyağı. Pekii, fındık yağını nereye sokacağız? Bu liste içinde bakın, fındık yağının yağ asit içeriği, yani temel yağ bileşimi zeytinyağına çok yakındır ve hasta edici bir yağ değildir. Fakat zeytin ve fındık yağları bir sürü işlemden geçerek hazırlanıyor. Özellikle fındık yağı, fındık püre haline getirildikten sonra 80 derece ateşte pişirilip etere yatırılarak hazırlanıyor. Zeytinyağı mı yoksa fındık yağı mı diye sorarsanız, tabii ki, zeytinyağı tabii ki. Yani zeyinyağı varken fındık yağını eve sokmanın bir gereği yoktur.
Rafine Yağlar Tercih Ediliyor
Zeytinyağının tadına hiç tahammül edemiyorsanız o zaman rafine zeytinyağı kullanabilirsiniz. O da fındık yağıyla aynı yöntemle elde edilir. Yani piyasa değeri olmayan, çok koyu, kokulu zeytin yağlar fabrikaya gönderilir ve 70-80 derecede ısıtılır; sonra da eter katılır; yağ elde edilir. İlk etapta rafine zeytinyağı elde edilir. Hiç kokusu yoktur, hiç tadı yoktur. Eğer bu rafine zeytinyağına, %5 oranında sızma zeytinyağı katarsanız, o zaman riviera tipi zeytinyağı elde etmiş olursunuz.
Vücudumuzun Antipası: Antioksidan
Hani marketlerde görüyorsunuz ya, o fabrika eseri bir yağdır; ayçiçeği ile karışmış değildir. Saf zeytinyağıdır. Ama neden yoksundur biliyor musunuz? Sızma zeytinyağında var olan antioksidanlardan yoksundur. Çünkü oksitlenme, yani paslanma bizim bütün hastalıkların temelindeki ana unsurdur. Nasıl açık havada bırakırsak demiri yağmurda paslanır? Ve biz paslanmasın diye antipas diye bir boya süreriz. Vücudumuzun da antipasları vardır. Bunlara biz antioksidan diyoruz.
Zeytinyağı ve Antioksidan
Antioksidanları ağırlıklı olarak sebze-meyvelerden elde ediyoruz. Zeytinyağı antioksidan içeriği açısından çok zengindir ve kalp hastalıklarına karşı önemli oranda koruyuculuğu antioksidanlardan kaynaklanmaktadır. Ama biz onu ısıttığımız zaman, rafine zeytinyağı elde ettiğimiz zaman, bu unsurları geniş ölçüde kaybediyor. O yüzden mümkün mertebe sızma zeytinyağı kullanmalıyız ve çocuklarımıza da bu alışkanlığı kazandırmalıyız.
Zeytinyağıyla 5 Binlik Yıllık Geçmiş
İkinci temel hatamıza geçmeden birincisi olan yağ seçimini özetlersek, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nin Trabzon bölümünde, hamsinin zeytinyağı ile kızartıldığının tarifi vardır. Biz 500 sene önce bu topraklarda bunu biliyorduk. Ama dış etkilerle doğruyu unuttur olduk ve yanlışlara sürüklendik. İşte o yanlışlıklar bizi hastalıklara sürüklüyor.
Dünyada Az Yerde Yetişiyor
Zeytinyağı dünyada bir tek Akdeniz yöresinde yetişiyor. Şimdi Arjantin’de, Çin’de zeytin ağacı yetiştirilmeye çalışılıyor. Biz topun ağzındayız. 5.000 yıldır bu topraklarda zeytinyağı kullanılmasına rağmen, başka besinlere yöneliyoruz. Yapmamız gereken, eski ve doğru olan beslenme alışkanlıklarımıza yönelmek.
Şeker Dışarıdan Alınması Gereken Bir Besin midir?
İkinci büyük hata şeker. Şeker, insanlık tarihi süresince bakarsanız çok yeni bir olgu. Pekii, şeker bir besin maddesi midir?
Değildir. Çünkü besin maddesini nasıl tanımlıyoruz?
İnsanın bedensel ve ruhsal işlevlerini çoğalmak için, yani neslini sürdürmek için gerekli maddelere biz, ‘besin maddeleri’ diyoruz.
Şeker, insanın herhangi bir işlevini yerine getirmek için gerekli mi?
Evet. Beyin glikozla çalışıyor. Omurilik hücreleri glikozla çalışıyor. Eritrosit dediğimiz alyuvarlar glikozla çalışıyor. Enerji kaynağı olarak glikozu kullanıyor.
Pekii, dışarıdan şeker alıp da daha akıllı olan bir insan gördünüz mü?
Hani, beyin glikozla çalışıyor ya, şeker yediği için daha akıllı olan bir insan gördünüz mü? Veya sperm, enerji kaynağı olarak früktozu kullanıyor.
Meyve yiyip de daha müthiş erkek olanı gördünüz mü?
Çünkü insanın gereksinimi olan glikozu da früktozu da vücut kendisi üretiyor. Dışarıdan alınmasına asla gerek yok. Dolayısıyla biz şeker yediğimiz zaman tamamen damak zevkimizi düşünüyoruz.
Boş Kalori
Şekere karşı hiçbir bedensel ihtiyacımız yok. O yüzden şekere boş kalori denir. Yani gereksiz yere aldığımız kalori. Son bir hafta içinde yediklerinize bir bakın, ne kadar boş kalori aldınız? Çok…
Yani sadece hasta olmanıza katkıda bulundu.
Bir de son zamanlarda pancardan elde edilen şeker bir yana bırakıldı; daha ucuz olsun diye mısırdan elde edilen şeker kullanılmaya başlandı. Früktozdan zengin Mısır şurubu tercih edilmeye başlandı.
Mısır Şurubu Şişmanlatıyor
Ne yazık ki, bizim gıda tüzüğümüzde farklı şekerlerin farklı adlandırılması zorunluluğu yok. Şeker, şekerdir mantığıyla ister nişasta bazlı şeker yani Mısır nişastasından elde edilmiş şeker olsun ister pancar şekeri olsun hepsinin üstünde şeker yazılması yeterli. Hâlbuki mısırdan elde edilen früktozdan zengin Mısır şurubu, aynı miktar kaloride bile olsa normal şekere göre % 46 daha şişmanlatıcı.
Özellikle karın bölgesi yağlanmasına yol açıyor. Bu bilimsel olarak kanıtlandı.
"Yaşadığımız Çağ, Akademik Kapitalizm"
Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan, Amerika’da bir teknik üniversitenin bir öğretim üyesinin sözünü ödünç alarak size söylemek istiyorum. "Yaşadığımız çağ, akademik kapitalizm". Yani sermaye sahiplerinin akademisyenleri satın alması sonucu, toplumla paylaşmak istediklerini akademisyenlere söylettirdikleri bir çağdayız. Yani satılmış insanların, satılmış bilim insanlarının çağındayız."kaynak