Kansere Karşı Tarama Yöntemleri

sevda_demirel Erken teşhis pek çok kanser türünde hayat kurtarıcı rol üstleniyor. Bu nedenle birçok kanser türünde kanser taramaları önem kazanıyor. Peki hangi kanser türüne karşı hangi tarama yöntemleri kullanılıyor?…
Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkolojik Bölümü’nden Prof. Dr. Necdet Üskent’in verdiği bilgilere göre, özellikle meme, rahim ağzı, kolon ve cilt kanserlerinde erken evrede yapılan teşhis, yaşam kurtarıyor. Kanser taramalarının, erken tanının hastalık kontrolünde ve sağ kalımda etkili olduğu kanserlerde ön plana çıkması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Necdet Üskent, "Kanser için toplum taramaları ancak mortaliteyi kesin olarak azalttığı bilimsel çalışmalarda gösterilmiş olan kanserlerde yapılmalı. Tarama protokolleri bir halk sağlığı konsepti olarak ulusal politikalarda şekillenmelidir" diye konuşuyor. Prof. Dr. Üskent kanser türlerinde kullanılan tarama yöntemlerini şöyle açıklıyor:

Meme kanseri taraması: Meme kanserinin erken tanısında en önemli yöntem mamografi. 50 yaşın üstünde yıllık mamografi ve kendi kendini muayene yöntemi ile ölüm oranlarının yüzde 20-30 arasında azaldığını gösteren birçok çalışma var. Eğer,ailede çok genç yaşlarda meme kanseri görülmüş ise (özellikle 1.derecede akrabalarda) mamografik taramalar ultrason desteğinde 30-35 yaşlara kaydırılabilir. Mamografinin her yıl tekrarlanması gerekir.

Rahim ağzı kanseri: Tüm kadınlar, cinsel yaşama başladıkları yaştan itibaren her yıl (Pap smear) testine tabi olmalıdır. Cinsel yaşamın başlaması ile HPV (Human Papilloma Virus) enfeksiyonu riski de artmaktadır. HPV, serviks kanserinde bugün bilinen en önemli etiolojik faktördür. 30 yaşına kadar, üst üste 3 normal test geçirenlerde taramalar her 2-3 yılda bire azaltılabilir. Taramalar 70 yaşında sonlandırılır. HPV için aşı çalışmaları da başlatılmıştır. Kolay, ucuz ve ağrısız olması nedeniyle en çok uygulanan tarama testidir.

Kolorektal kanser: Kolorektal kanser taramalarında büyük abdestte gizli kan saptanması en ucuz ve kolay bir yöntemdir. Yılda bir kez yapılan test ile kolorektal kanser ölüm oranlarında yüzde 30 azalma sağlandığı gösterilmiştir. Ancak yanlış pozitivitesi yüksektir. Büyük abdestte gizli kan (GGK) pozitif olan olguların ancak yüzde 2-10`unda kanser saptanır. Yüzde 20-30`unda ise iyi huylu polipler bulunur. Bu nedenle pozitif çıkan GGK testleri kolonoskopi girişimlerini gereksiz olarak arttırsa da, mortaliteyi azaltıcı etkileri gözlenmiştir. Birinci derecede akrabalarında kolon veya rektum kanseri olanlarla, ülseratif kolitli hastalarda ve daha önce adenömatöz polip saptanan hastalarda her yıl kolonoskopi, normal bireylerde ise 50 yaş üstünde her 3-5 yılda bir kolonoskopi önerilir.

Prostat kanseri: Prostat kanseri için en sık önerilen tarama testleri, Prostat Spesifik Antijen (PSA) ve rektal muayenedir. PSA`nın kolay uygulanabilir bir test olması nedeniyle, Avrupa ve ABD`de prostat kanseri yılda en fazla teşhis edilen kanser sırasına yükselmiştir. Ancak erken tanının ölüm oranları üzerine olumlu bir etkisi olmamıştır. PSA ölçümleri ile henüz hastalık belirtisi göstermeyen pek çok prostat kanserine erken tanı konması mümkündür. Ancak bunların birçoğu sağlığı gerçek olarak tehdit etmeden çok yavaş seyredecek ve tedavi gerektirmeyecektir. Agresif seyredenlerin çoğunun tanı konduğunda iyileşme şansı yoktur. Bu nedenle bazı otoriteler, prostat kanseri taramalarına karşı çıkmakta, klinik olarak önemsenmeyecek ve belirti vermeyen, yavaş seyirli kanserlerin teşhisinin morbidite ve gereksiz tedavi nedeniyle mortaliteyi arttırdığını ileri sürmektedirler.

Over kanseri: Over kanseri için ileri sürülen tarama testleri, pelvik muayene, transvajinal ultrason ve serum Ca-125 testleridir. Pelvik muayene over kanserinden ölüm oranlarını azaltacak kadar duyarlı bir test değildir. Transvajinal ultrason ve Ca-125 testleri ile yapılan bilimsel çalışmalar ise henüz sonlamamıştır.

Akciğer kanseri: Akciğer kanseri taramasında, akciğer filmi, bilgisayarlı tomografisi ve balgam sitolojisi erken tanı amaçlı kullanılmıştır. Spiral BT`ler tanıyı daha erken evrelere getirmekle birlikte, yanlış pozitif bulgular nedeniyle sağkalım üzerine etkileri tartışmalıdır.

Mide ve özafagus kanseri: Mide kanserlerinde ve lenfomalarında Helicobacter pylori ve Helicobacter felis bakterilerine yönelik olarak yapılan tedavinin kanser gelişimini önlediği bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Japonya gibi, mide kanseri insidansı çok yüksek olan ülkelerde Gastroduodenoskopik taramalar ile kanser sadece cerrahi ile tedavi edilebilir çok erken evrede yakalanabilmektedir. Reflü özafajitler sonucu gelişen Barrett Özafagusunun erken saptanması ve tedavisi (endoskopik,cerrahi veya fotodinamik olarak) özafagus kanserlerinin en azından bir kısmının gelişmesini engelleyecektir.