Aenean ornare velit lacus, ac varius enim lorem ullamcorper dolore aliquam.
İşte bedenimizin katilleri!
ABD Cumhurbaşkanlığı Kanser Paneli 2010 raporu her türlü kanserin, çocuklarda görülen kanser tipleri de dahil, dikkat çekici bir artış gösterdiğini rakamlarla ortaya koydu. Raporda Amerika’da kullanımda olan 80 bin kimyasaldan sadece birkaç yüz tanesinin emniyet testinden geçtiği de belirtiliyordu. Pestisidler, dioksinler, filatlar, perflora karbonları bu canavar kimyasallardan sadece bazıları, ancak farkları gündelik hayatta karşımıza en çok çıkanlar olmaları…
Üstelik artık araştırmalar net olarak ortaya koyuyor ki; bu kimyasallar, kansere ek olarak kalp rahatsızlıkları, diyabet, üreme zorlukları, obezite gibi pek çok değişik soruna yol açıyor. Peki bu kimyasallar vücudumuza nasıl giriyor?Çok basit: İçtiğimiz su ve yediğimiz gıdalar yoluyla! Eli kolu bağlı oturup her gün bu kimyasalların günlük yaşantımızı biraz daha işgal etmesine izin vermek yerine, basit önlemlerle zararı büyük ölçüde önlememiz mümkün aslında…
Pestisidlere karşı korunma:
Pek çok kimyasal çeşitli yollarla sistemimize girmeyi başarıyor. Yaşadığımız doğal ortamlarda kullandığımız fare zehirlerinden çimen besleyicilere, böcek öldürücülere kadar değişik şekillerde kullandığımız pestisidler vücudumuza zaman içinde girerek nörolojik bozulmalara, hücre bölünmelerine, üreme bozukluklarına ve envai çeşit kansere neden oluyor. “Sebze ve 14 meyvalardan en fazla pestisid içerenleri organik almak gerekiyor” diyor uzmanlar.
Fakat organik gıda çok pahalı olduğu için en fazla pestisid barındıran sebze meyveleri organik almanın iyi bir başlangıç olduğuna şüphe yok. Yoğun pestisid barındıranlar grubunda elma, kereviz, çilek, şeftali, nektarin, ıspanak, üzüm, biberler, patates, mavi böğürtlen, marul ve salata bulunuyor. Uzmanlar bu listenin dışındaki sebze ve meyvaların çok daha az pestisit barındırdıklarını ve o yüzden organik gıda bütçemizi bu gıdalarla ayırmamızın zorunlu olmadığını söylüyor. Soğan, mısır, ananas, avokado, kuşkonmaz, bezelye, mango, patlıcan, kavun, karpuz, kivi, lahana, greyfurt, mantar ise en az pestisid barındıran yiyecekler.
Suyla çok iyi şekilde yıkamak da çok fayda sağlayan bir önlem. Fakat ayrıca kullandığınız bütün su kaynaklarına filtre yerleştirin ki; suya giren pestisidlerden arınmak mümkün olsun. Bu arada içtiğiniz suların da plastik şişelerde güneş ışınlarıyla suya geçen zararlı kimyasalları barındırabileceğini unutmayın. Uzmanlar bir konuya daha dikkat çekiyorlar: Eve ayakkabıyla girmek dışarıdan içeriye bol miktarda pestisid taşıyor, o nedenle ayakkabılarınızla evin içinde dolaşmayın!
Dioksinler:
Dioksinler kanser yaptığı bilinen bir kimyasal gurubu. Dioksinler yanma sonunda oluşuyor. Endüstriyel işlemler, orman yangınları, volkanik patlamalar, çöp yakma vs. Tabiatta var olan dioksinlerin yok olması çok uzun zaman alıyor. Ve dioksinler yağlı tabakalarda toplanıyor. Dioksinle temasımızın yüzde 90’ı yiyeceklerden kaynaklanıyor. Çoğunlukla da et, sütlü gıdalar, balık ve kabuklu deniz ürünleri depo bölgeleri. Bu noktada çözüm daha az yağlı olan protein gıdalarını seçmekte yatıyor.
Tahılla beslenen hayvanlarda çimle beslenen hayvanlara göre yağ miktarı çok daha fazla. Ek olarak, etli gıdalardan bütün yağlı kısımları sıyırıp, kesip atmak gerekiyor. Sütlü ürünlerde ise yağsız veya çok az yağlı olanları seçin. Uzmanlar dengeli ve çok çeşitli beslenmenin de yağlı gıdalara bağımlı kişilerin bu ürünleri daha az tüketmesine yardımcı olacağını söylüyorlar. Uzmanlar büyük balık yerine küçük balık seçmemizi öneriyor. Hayvansal yağ yerine de bitkisel yağların yeri tartışılmaz.
Filatlar:
Bunlar da plastik torba ve paketlerde kullanılan kimyasal grubu. Bazı filatlar uzun süre kalan sentetik kokuların yapımında kullanılıyor. Filatlar endokrin sistemimizi bozucu kimyasallar olarak biliniyor. Vücudun hormon sistemini alt üst ederken, üremede sorunlar çıkarıyor ve diyabet riskini arttırıyorlar! Çözüm ise eğer mümkünse hiç işlemden geçmemiş ya da çok az miktarda işlemden geçmiş gıdalarla beslenmek. Besinlerin işlemden geçmesi ve paketlenmesi filatların vücudumuza girmesini kolaylaştırıyor.
İşin kötü yanı, ne gıda üreticileri ne de paketleme endüstrisi, kullanılan malzemelerdeki filatları beyan etmek zorunda değil! New York’daki Mt. Sinai Tıp Fakültesi araştırma sonuçlarına göre anne karnında filatlara maruz kalan bebeklerde penis küçüklüğü, aşağı inmemiş yumurtalık, ileride kalitesiz ve sayıca az sperm üretimi görülüyor. Ayrıca, parfüm katılmış ürünler yerine kokusuz şampuan, deterjan, losyonu tercih etmek gerekiyor.
Perfloro karbonları:
Yapılan araştırmalar Amerikalılar’ın yüzde 98’inin bu tür kimyasalları vücutlarında barındırdıklarını gösteriyor. Gıda paketleri, yanmaz tavalar, kıyafetler, halılar, mobilyalar derken bu kimyasalların girmediği yer yok. İnsan vücudu perfloro karbonları yiyeceklerden veya cilt temasından, ve ısıtılan yanmaz tavaların dumanından alıyor. Bu kimyasallar karaciğer hasarına, gelişim problemlerine, kansere ve erken menopoza neden oluyor. Uzmanlar “Dip tutmayan tava yerine dökme demir veya paslanmaz çelik kullanın” diyor. Eğer illa dip tutmayan tavada kullanıyorsanız, hiç değilse ateşte fazla bırakmamakta fayda var.kaynak