Aenean ornare velit lacus, ac varius enim lorem ullamcorper dolore aliquam.
‘Elmanın da muzun da yakışıklısına kanmayın!’
PROF. İBRAHİM ADNAN SARAÇOĞLU UYARIYOR:
İthal hibrit tohumlar yüzünden muzun içindeki B16 vitamini yüzde 92, folik asit yüzde 84, elmadaki C vitamini yüzde 80, patatesteki kalsiyum yüzde 70 azaldı… Oysa hepsi birbirinden yakışıklı, hepsi bir boy, hepsinin rengi parlak mı parlak… Ama içlerindeki besin değerleri çalındığı için
bizi hastalıklardan korumak yerine hasta ediyorlar!
Hocam Şifa kitabınızda ithal hibrit tohumlar yüzünden artık meyve ve sebzelerin vitamin, mineral ve besin maddelerini yeteri kadar içermediğini söylüyorsunuz. Bu konuda yapılmış bir bilimsel çalışma var mı?
1986 yılında bir araştırma projesi başlatmıştım. Almanya Rostock Üniversitesi de yaptı. İngiltere’de Graham Harvey’in bir araştırması manşet oldu; “Gıdalardaki Eksiklikler” diye. Ben de Tıbbi Bitkiler ve Bitkisel Sağlık Rehberi kitabımda 1985 ve 1996 yıllarında bazı meyve ve sebzelerin ölçülmüş besin değerlerini tablo halinde verdim. 10 yıl içinde muzda B6 vitamini yüzde 92, folik asit yüzde 84 azalmış, elmada C vitamini yüzde 80, brokolide kalsiyum yüzde 68 azalmış. Fasulyede B6 vitamini yüzde 61, patateste kalsiyum yüzde 70, ıspanakta magnezyum yüzde 68 azalmış. Tablo böyle uzuyor…
Bu eksiklikler ne anlama geliyor peki?
Hiçbir insan dünyaya sağlıklı olarak gelmez. Anne ve babadan hastalıklı bazı genleri alarak dünyaya gelir. Bu noktada sağlıklı beslenme çok önemli. Ancak bu tohumlarla üretilmiş ürünlerin içlerindeki ana etken maddelerde, minerallerde ve vitaminlerde ortalama yüzde 80 düşüklük var. Ana etken maddeler hastalıklara karşı koruyucu ve önleyici güce sahiptir. Hem kansere karşı önleyici ve koruyucudurlar hem de bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı bir bariyer oluştururlar. Bakın meyve sebzenin besin değeri yüzde 80 azaldı diyoruz. İşin bir kötü tarafı daha var; kışın yetiştirilen yaz meyvesinde bu eksiklik yüzde 98’lere varıyor! Eskiden 100 gr brokoli yeseydiniz günlük C vitamini ve kalsiyum ihtiyacınızın üç katını alabiliyordunuz. Ama bugün en az 5-6 kg yemeniz lazım. Bu sadece domates ve brokoli için geçerli değil. Pazarlarda, marketlerde yakışıklı elmaları, muzları görüyorsunuz. Isırıyorsunuz, tadı yok, tuzu yok. Çünkü besin değerleri çalınmış.
Bu yüzden de Türkiye’de hastalıklar giderek artıyor…
Kesinlikle. 60’lı, 70’li yılların başıyla mukayese ettiğiniz zaman bugün kanser yüzde 400 arttı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bu konuda araştırma sonuçları var, yani bilinen gerçek. Çünkü artık kullanılan tohumlar doğal değil. Lahana da ebter, ıspanak da ebter, fasulye de ebter, nohut da… Allah’tan korkun ya! Biz de ondan sonra, “Brokoli şuna iyi gelir, lahana buna iyi gelir” diyoruz. Ama etkin maddesinin yüzde 80’i yok içinde! Bu yüzden doğal tohumdan üretilmiş doğal sebze ve meyvelerimizle beslenmeye geri dönmeliyiz, döneceğiz de inşallah…
Doğal gıdaları tüketin
O zaman nasıl besleneceğiz hocam? Mevsiminde yiyin diyorsunuz mesela, bu yeter mi?
Köylerimizde, dedelerimiz ve ninelerimizde bulunan doğal tohumları bulun, alın ve çoğaltın. Bu doğal tohumlarla üretilmiş ürünleri bulup tüketin. Pek çok organik üretim yapan yer var. Millet haftasonları arabasına atlayıp kilometrelerce yol gidiyor ve meyve sebzesini oralardan alıyor. Boşuna değil bu çaba… Ama organik denmesine de kanmayın, zirai gübre, zirai ilaç yok içinde ama tohum hibritse o da kötü. Yani sütü sulandırmışsın öyle satıyorsun, yüzde 20’si süt, yüzde 80’i su. E, bu kandırmaca değil mi? Kanmayın organik demelerine; tohumunu mutlaka sorun.
Anneler çocuklarına ne yedirsin?
En doğal, en katkısız ürünleri… Kimyasallardan, zirai ilaç içeren sebzelerden, meyvelerden uzak dursunlar.
Amerika’da arılar yok oluyor: Sebebi GDO
Beterin beteri var diyoruz ya, hibritin beteri de GDO mu?
GDO veya transgen tohum deniyor buna. İnsan sağlığı için çok önemli olan koruyucu ve önleyici etkin maddelerin birçoğundan mahrum. Transgen tohum hem ebterdir, hem de toksin içerir. Hem de kısırlık yapar.
İçinde zehir var yani?
Tabii! Transgen tohumların içerdiği toksin genlerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin ne olduğu veya ne olacağı konusunda herhangi bir bilgi de henüz yok. Amerika’da arılar hızla hastalanıyor, hatta yok olma sürecine girdiler. Bunun en önemli nedenlerinden biri, transgen tohumun çiçeklerine konan arıların polen ve çiçeğin özsuyunda bulunan kırık-gen proteinlerini alarak otoimmün rahatsızlıklara yakalanmasıdır.
Hocam sonuçta kaç tohum var?
Üç çeşit tohum var. Doğal tohum hiçbir şekilde değiştirilmemiş, Allah’ın yarattığı halini muhafaza eden tohumdur. Ebter, hibrit, melez, kısır tohumda ise (dördü de aynı anlamda) türün kendi içinde değişiklik yapılmıştır. Yani, domates domatesle, biber biberle döllenerek yeni bir melez bir cins üretilmiştir. Mesela bu şekilde taşıma için daha dayanıklı, kabuğu kalın domates üretilmiştir…
Transgen, GDO dediğimiz tohumlarda ise gen aktarımı vardır. Örneğin, mısırın genine bakteri geni aktarılması gibi. Genetiğine müdahale vardır. Genetiğe müdahale ettiğiniz zaman bütün evrenin dengesini bozarsınız.
Domatesi kestiğinizde su veriyorsa dikkat!
Eskiden salatalık aldığımızda birkaçı acı çıkardı. Karpuzların bazılarının içi sarı olurdu. Şimdi ister marketten, ister pazardan alalım meyve sebze hep aynı fabrikadan çıkmış gibi. Her yerde aynı elma, aynı salatalık, aynı domates var ve hepsinin kokusu da, tadı da aynı. Nasıl bu hale geldik?
Anadolu’da geleneksel tarım uygulaması açık alanda sadece doğal tohumlar ile yapılırken, 20-30 yıldır yavaş yavaş azalarak yerini sera tarımına ve hibrit tohumlara terk etmeye başladı. 80’li yılların başında tohumlar değiştirildi. Köylüyü de kolayca kandırdılar. “Bak bu tohumu kullan, yüzde 60-70 daha yüksek verim verir” dediler. Biliyorsunuz Türk köylüsünün aklı gözündedir. Tohumlar ekildi, “Aa, yüzde 70 daha verimli, şahane!” dendi. Bu hibrit tohumlar için elde avuçta, ambarlarda kalan doğal Anadolu tohumları 10-15 yıl içerisinde kaybolup gitti. Tabii ki artık halk bir şeylerin farkına varmaya başladı. Ekmeğimizin eski tadı yok. Sebebi, doğal olmayan, bizim olmayan hibrit buğdayın kullanılmasıdır.
Gerçekten de ekmeğin, meyve sebzenin tadı tuzu yok artık…
Tadı tuzu yok çünkü içindeki vitaminlerin, minerallerin çoğu çalınmış! İçlerindeki kimyasal özelliklerini dahi bilmediğimiz yeni ve kompleks polifenol kimyasalların sağlığımızı uzun dönemde nasıl etkileyeceğini ise bilmiyoruz. Ancak, kesin olarak bildiğimiz bir şey var; ebter tohumlardan (ithal hibrit tohumlardan) elde edilen mahsulleri tükettiğimiz takdirde, hastalıklara karşı önleyici ve koruyucu gücü olan etkin maddeleri yeterli miktarda alamıyoruz.
Bu ürünleri diğerlerinden ayırmak mümkün mü hocam?
Bu ürünler ödemlidir. Yani su tutarlar. Kestiğinizde su verirler. Örneğin, ebter tohumdan elde edilmiş domatesi kestiğinizde su verir… Size başka birşey söylemek istiyorum, doğal tohumdan elde edilen domates kalp büyümesine (kardiyomiyopati), makula dejenerasyonuna bağlı göz bozukluğuna ve kalbin dıştan yağ bağlamasına karşı Allah’ın bir mucizesidir. Ancak ithal hibrit (melez) domateste bu özellik yoktur! Kısacası ne ekersen onu biçersin…
Hibrit tohumlar başka ne tür sağlık sorunlarına yol açıyor peki?
Dediğim gibi, doğal tohumda bulunan vitaminler, mineraller hibritte eksik. Bu nedenle, yemek yemiş gibi görünseniz de beslenemiyorsunuz. Vücudunuzun ihtiyacı olan gıdayı ona veremiyorsunuz. Hastalıklardan korunmak için zırhınızı bir türlü kuşanamıyorsunuz. İşte geleneksel doğal tohum bu yüzden bu kadar önemli! Bunun sonuçlarından biri olarak, görülmemesi gereken veya eskiden çok ender rastlanan rahatsızlıklar çocuklarda, gençlerde görülmeye başlandı. Ülseratif kolit, kronik idrar yolları enfeksiyonu, prostatit, genç kızlarda polikistik over, çikolata kisti, erken regl görme, hem erkekte hem genç kızlarda erken ergenlik, iktidarsızlık, kısırlık gibi…
Siz yerli tohumculuğumuzun gelişmesi gerektiğini söylüyorsunuz…
Türkiye’de milli tohumculuk sektörünün mutlaka geliştirilmesi ve yerli tohumculukta da kendi genetik türlerimizin, yani Anadolu topraklarındaki genetik türlerimizin geliştirilmesi taraftarıyım. Tohum konusu stratejik bir konudur! Yabancı devletlerden alarak, ithalat yaparak olmamalı. Sadece ‘verimliliği yüksek’ diye hibrit gerekli diyorlar. Gerekli ise, hibrit yapacaksak da kendi genetik türlerimizden elde edeceğiz. Ve en önemlisi, elde ettiğimiz tohumu piyasaya sürmeden önce içindeki besin maddelerinin, vitaminlerin, minerallerin oranına bakacağız. İşimize gelmiyorsa hiç piyasaya sürmeyeceğiz.
Yüzde 70 verimli hibrit tohumda besin değeri ortalama yüzde 80 azalıyor. Biz belki iki doğal domates tohumumuzu melezleyerek öyle bir tohum yapacağız ki yüzde 40 daha verimli olacak ama besin değeri de azalmayacak. Bu konu çok önemli. Sadece verimliliğe bakmayacaksınız. İçindeki kimyaya mutlak surette bakacaksınız.kaynak