Endometriyum (Rahim) Kanseri

nhy Endometriyum kanseri; rahmin iç duvarını döşeyen dokudan gelişen kanser türünü oluşturuyor. Bu dokuya endometriyum adı veriliyor. Bir kadının adet döngüsünde (siklusunda) rahmin içini döşeyen doku değişiyor.

Endometriuyum, adet siklusunun başında, hamilelik oluşması durumunda gelişecek embriyonun beslenmesine hazırlık kapsamında kalınlaşıyor. Siklusun ortasında, eğer hamilelik oluşmamış ise hormon düzeylerinin değişmesiyle birlikte endometriyumun üst tabakaları ölmeye başlıyor. Siklusun sonunda bu ölü dokular dökülüyor ve adet kanaması oluşuyor. Bu siklus bir kadınınn hayatı boyunca menopoza kadar tekrarlayarak sürüyor.

Endometriyum kanserlerinin hemen tümü endometriyumun epitel hücrelerinden kaynaklanıyor. Endometriyum kanseri, kadın genital kanserleri arasında en sık görülen kanser türünü oluşturuyor. Rahim kanserlerinin yüzde 95’ten fazlası endometrium kanseridir.  Çoğu endometriyal kanser olgusunda sebebin ne olduğu henüz bilinmiyor. Ancak çeşitli risk faktörlerinin bu hastalıkla ilişkili olduğu tespit edilmiş. Bu risk faktörüne sahip olmak, kadının o hastalığa kesin olarak yakalanacağı anlamına da gelmiyor.

Yumurtalıklar, normalde iki temel kadın hormonunun (östrojen ve progesteron) yapımını üstleniyorlar. Bu iki hormon arasındaki denge, düzenli adet kanamalarınıı oluşturuyor ve aynı zamanda endometriyumun sağlıklı kalmasını sağlıyor. Östrojen ve progesteron arasındaki bu dengenin östrojen lehine değişmesi, kadının endometriyum kanserine yakalanma riskini arttırıyor. İlk adetin erken yaşta görülmesi, geç menopoz, şişmanlık gibi endometriyum kanserine yakalanma riskini arttıran unsurlar temelde vücuttaki östrojen ve progesteron dengesinin bozulması ile doğrudan ilişkili.

 

Risk Faktörleri Nelerdir?

Erken yaşta ilk adet: İlk adetin 12 yaşından önce görülmesi rahmin östrojene maruz kalma süresini arttırdığı için endometriyum kanseri riskini yükseltiyor.

Geç menopoz: 50 yaşından sonra menopoza girmek de uzun sureli östrojen etkisi anlamına geleceğinden riski arttırıyor.  

Yaşam boyunca adet kanamalarının görüldüğü toplam süre: Bu unsur yaşam boyunca maruz kalınan östrojen miktarını daha iyi ifade ettiğinden belki de adet kanamasının ilk başladığı yaş veya menopoz yaşından daha önemli. Örneğin bir kadının ilk adet yaşı erken olsa da erken menopoza girmiş ise toplam süre kısa olacağından düşük riskli sayılabiliyor. 

Hiç gebe kalmamış veya doğum yapmamış olmak: Gebelikte hormonal denge progesteron lehine değişiyor. Bu yüzden hiç gebe kalmamış kadınlar birçok gebelik geçirmiş kadınlara göre daha fazla risk altındalar.

Obezite (aşırı şişmanlık): Östrojenin büyük kısmı yumurtalıklarda yapılıyor olmasına rağmen yağ dokusu bazı hormonları östrojene dönüştürebiliyor. Bu sebeple yağ dokusunun fazla olması, östrojen miktarını yükselterek endometriyum kanseri olasılığını artırıyor.

Östrojen replasman tedavisi:  Östrojen replasman tedavisi  menopozun etkilerini bertaraf etmek üzere kullanılıyor. Geçmişte progesteron olmadan yalnızca östrojenden yararlanılıyordu. Bu kullanımın endometriyum kanseri gelişme riskini önemli oranda artırdığı gösterildi. Östrojen yanında progesterondan da yararlanıldığında ise aksine riskin azaldığı görüldü. Ancak son araştırmalar iki hormonun birlikte kullanılmasıyla  meme kanseri ve damarlarda pıhtı oluşma risklerinin arttığını ortaya koyuyor. Bu nedenle östrojen replasman tedavisinin olumlu ve olumsuz yönlerini doktorunuzla tartışın. Eğer tedavi olmayı seçerseniz yıllık kontrollerinizi ihmal etmeyin. Beklenmeyen kanama veya akıntınız olursa derhal doktora başvurun.

Hayvansal yağdan zengin beslenme: Bu beslenme tarzı ile endometriyum kanseri de dahil olmak üzere bazı kanserlerin gelişme riski arasında ilişki saptanmış. Yağlı besinler aynı zamanda yüksek kalorili olduklarından şişmanlık yoluyla endometriyum kanseri riskini artırabiliyor. 

Diyabet (şeker hastalığı): Diyabete şişman insanlarda daha sık rastlanıyor. Endometriyum kanserine diyabetli kişilerde daha sık rastlama nedeni de bu olabilir. 

Yaş: Artan yaş ile birlikte risk de artıyor. Endometriyum kanserlerinin yüzde 95’i 40 yaş ve üzerindeki kadınlarda görülüyor. 

Aile hikayesi: Endometriyum kanseri bazen belli tipteki kalın bağırsak kanserleri ile genetik olarak ilişkili. Ailesinde birden fazla endometriyum veya kalın bağırsak kanseri tanısı almış kadınlar kalıtsal olarak riskli olabiliyor. Genetik testler sayesinde sizin veya ailenizdeki bireylerin risk oranı saptanabiliyor.

Meme veya yumurtalık kanseri: Bu kanserleri geçirmiş olan kadınlarda endometriyal kanser riski artıyor. Meme ve yumurtalik kanserleri için önemli olan bazı risk faktörleri endometriyum kanseri için de gecerli.

Tanı Nasıl Konuluyor?

Çoğu zaman, bu kanserin belirti ile bulgularına duyarlı olmak ve zaman geçirmeksizin doktora başvurmak, hastalığın erken evrede teşhis edilmesi için yeterli oluyor. Erken teşhis, kanserin başarı ile tedavi edilme şansını arttırıyor. Ancak bazı durumlarda belirtiler oluşmadan dahi hastalık geç evreye ulaşabiliyor.

Kanser şüphesi olduğunda şu yöntemlerden yararlanılıyor:

Doktor öncelikle hastanın belirtileri, risk faktörleri ve ailesinin tıbbi öyküsü konusunda sorular soruyor, ayrıca fizik ve jinekolojik muayene yapıyor. Endometriyum kanserinden şüphelenildiği takdirde hasta, kadın kanserleri konusunda uzmanlaşmış olan bir bir doktor, yani " jinekolog onkolog" tarafından görülmeli.  Endometriyal hiperplazi (dokuda kalınlaşma) veya endometriyum kanseri tanısı koyabilmek için mikroskop altında incelemek üzere doku alınması gerekiyor. Bu doku endometriyal biyopsi veya dilatasyon ve kürtaj ile alınabiliyor.
Biyopside, rahim ağzından rahim boşluğuna doğru ilerletilen çok ince ve yumuşak plastik bir tüp yardımıyla  doku örneklemesi yapılıyor. Bu tüp kullanılarak negatif basınç yöntemi ile az miktarda endometriyum dokusu elde ediliyor. Negatif basınç uygulanan süre genellikle bir dakikayı aşmıyor. Hissedilen ağrı şiddetli adet sancısına benziyor. İşlemden bir saat önce bazı ilaçlar alınmasının ağrıya faydası olabiliyor.

Dilatasyon ve kürtaj: Eğer biyopsi ile yeterli doku alınamaz ise veya hastanın kanser olup olmadığıı konusunda karara varılamıyor ise dilatasyon ve kürtaj yapılmalı. Bunu yapabilmek için rahim ağzı genişletiliyor ve özel bir alet yardımıyla rahmin içini döşeyen dokudan kazınarak örnek alınıyor. Işlem için genel anestezi veya hastanın uyumasına yardımcı  olacak  ilaç gerekebiliyor. Pek çok kadın işlemden sonraki dönemde rahatsızlık duymuyor.

Dokunun incelenmesi: Elde edilen doku mikroskop altında incelenerek, kanser hücresi içerip içermediğine bakılıyor. Eğer kanser bulunursa, hücreler dikkatle incelenerek, kanser gradlandırılıyor (derecelendiriliyor). Hücrelerin büyük çoğunluğu normal hücreye benziyorsa bu grad 1’ dir. Hücrelerin yarısından fazlası normal hücreye benzemiyorsa buna grad 3 deniyor. Ikisi arasında kalan tümörler ise grad 2 olarak adlandırılıyor. Gradlama, düşük gradlı hastalarda hastalığın ileri evre olma veya nüksetme olasılığı daha az olduğu bilgisini verdiği için önemli. Doku progesteron reseptörleri (hücrede progesteronu bağlayan yapılar) varlığı yönünden de incelenebiliyor. Progesteron reseptörü içeren tümörler daha yavaş seyirli ve daha az yayılımcı özellik sergiliyor. Bu nedenle varlıkları hastanın geleceği için daha olumludur.

Diğer testler: Kanserin tanısı için kullanılan diğer testler arasında ultrason ve rahmin içine steril serum fizyolojik verilerek yapılan ultrason (sonohisterogram) yer alıyor. Tanı konduktan sonra gelecek basamağı rahmin cerrahi olarak çıkarılması oluşturuyor. Ancak bunun öncesinde kanserin yayılıp yayılmadığını belirlemeye yardımcı testler yapılıyor. Bu testler çeşitli kan testleri ve radyolojik testlerdir.
CA 125 kan testi: CA 125 bir çok endometriyum ve yumurtalık kanseri tarafından kana salgılanan bir madde. CA 125’ in kanda çok yüksek düzeyde olması kanserin büyük olasılıkla rahim dışına da yayıldığına işaret ediyor.

Radyolojik testler: Bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), intravenoz pyelografi (IVP) ve akciğer grafisi gerekli olabiliyor. Bu testlerden herhangi biri yapıldığında da sonucun nasıl yorumlanacağını doktorunuza sormanız gerekiyor.

Belirtileri Nelerdir?

Beklenmeyen kanama, lekelenme veya akıntı: Eğer menopozda iseniz, kanama, lekelenme veya kanlı ya da beyaz akıntınız oluşursa derhal doktora başvurun. Bu belirtiler hiperplazi veya bazı diğer durumlarda da görülebilse de durumunuz doktorunuz tarafından değerlendirilmeli.

Alt karında ağrı ve/veya kitle ve kilo kaybı: Bu belirtiler genellikle hastalığın ileri evrelerinde oluşuyor. Ancak doktora başvurmada gecikme, hastalığın daha da ilerlemesine, dolayısıyla tedavinin başarı şansının azalmasına yol açabiliyor.

Erken Tanı İçin Neler Yapmalıyım?

Endometriyum kanseri için yüksek riskli olan küçük bir grup kadın dışında, bu kanserin erken tanısında kullanılabilecek test mevcut değil.  Kadınlar PAP testinin de yapıldığı düzenli jinekolojik muayenelerini aksatmamalı. PAP testi ile bazı  jinekolojik kanserlerin tanısı erken evrede konabilse de, endometriyum kanserlerinin çoğunluğunda tani PAP testi ile konulamıyor.

PAP testi, rahim ağzı kanserinin erken tanısında büyük önem taşıyor. Bu nedenle tüm kadınlar aktif cinsel yaşamdan 3 yıl sonra düzenli PAP testinden yararlanmalı. Endometriyum kanseri için yüksek risk taşıyan kadınlar erken tanı yöntemine başvurmalı.

Eğer belli bir tip kalın bağırsak kanseri (herediter nonpolipozis kolon kanseri) tanısı almış veya bu kanser için risk grubundaysanız, doktorunuza başvurun ve 35 yaşından başlayarak yıllık endometriyal biyopsi alınması ile erken tanı konusunda bilgi alın.

Nasıl Tedavi Ediliyor?

Test sonuçlarını incelendikten sonra, doktor hastasına bir veya daha fazla tedavi seçeneği sunuyor. Tedavi seçimi kanserin tipine ve evresine bağlı olarak değişiyor. Yaş, genel sağlık durumu, bireysel fikirler ve çocuk sahibi olma planları gibi faktörler de tedavi seçimini etkiliyor. Karar verilmeden önce, doktor  tedavinin tüm risk ve yan etkileri hastaya detaylı bir şekilde aktarıyor.

Endometriyum kanseri için 4 temel tedavi şekli mevcut: cerrahi, radyasyon tedavisi, hormonal tedavi ve kemoterapi. Bazen bu tedavi tiplerinden ikisi veya daha fazlası birarada kullanılıyor.

Cerrahi: Endometriyum kanseri tedavisinde çeşitli ameliyatlar yapılabiliyor. Ameliyat çeşidi kanserin evresi, tipi ve “grad”ına bağlı olarak seçiliyor. Ayrıca hastanın genel sağlık durumu ve yaşı da değerlendirmeye alınıyor. Bazı durumlarda ameliyatın şekli yapılmış olan testlerin sonucuna göre önceden belirlenebiliyor. Bazı durumlarda ise cerrah ameliyata olası seçeneklerle başlıyor. Bu seçeneklerden hangisi ile ameliyata devam edeceğine ise ameliyata başladıktan sonraki bulguları ile karar veriyor. Aşağıda yapılabilecek bazı ameliyat çesitleri mevcut:

Komplet histerektomi (rahmin tümüyle çıkarılması): Bu ameliyat ile rahim, rahim ağzı, yumurtalıklar ve tüplerle birlikte çıkarılıyor. Genellikle ameliyat karından yapılan kesiyle gerçekleştiriliyor. Ameliyat vajenden yapılabilse de bu yaklaşımla batın içi iyi değerlendirilemeyeceğinden bu yöntem uygun olmayabiliyor. Lenf nodları (düğümleri) da ya karına yapılan kesi veya laparoskopi denen küçük teleskop benzeri bir alet yardımıyla çıkarılabiliyor.  Eğer ameliyat karından yapılırsa  hastanede kalış süresi 3-5 gün sürüyor, tam iyileşme ise 4-6 haftayı buluyor. Ameliyat vajenden yapılırsa yatış süresi 1-2 gün, iyileşme süresi 2-3 haftayı buluyor.
Radikal histerektomi: Bu ameliyattta rahim, etrafındaki dokular ve vajenin üst kısmıyla birlikte çıkarılıyor.Tümör rahmin ağzına veya çevredeki dokulara yayılmış ise bu ameliyat yapılıyor. Ameliyatı vajenden yapmak mümkünse de çoğu zaman karından gerçekleştiriliyor. Hastanede kalış süresi ortalama 7 gün sürüyor. Rahim alındığı için bu ameliyattan sonra hamile kalmak mümkün olmuyor. Nadiren oluşsa da; fazla kanama, yara enfeksiyonu ve çevre organlara zarar verme gibi komplikasyonlar gelişiyor.

Lenf nodu (düğümü) çıkarılması (disseksiyonu): Bu ameliyat ile alt batın ve kalpten vücuda kan taşıyan ana damar etrafındaki lenf nodları kanser hücresi taşıyıp taşımadıklarını incelemek için çıkarılıyor. Ameliyat genellikle diğer ameliyatlar için kullanılan aynı karın kesisinden gerçekleştiriliyor. Eğer rahim vajinadan çıkarılmış ise bu lenf nodları aşağıda belirtilen yöntem ile çıkarılabiliyor.

Laparoskopik lenf nodu çıkarılması: Bu yöntemle karından yapılan küçük kesilerden sokulan ince borular ile batın ve alt batının içi inceleniyor. Borulardan sokulan ince aletler ile lenf nodları çıkarılıyor. Bu yöntem hastanın iyileşme süresini kısaltıyor. Yöntemin endometriyal kanserin alışılagelmiş tedavisi olan açık cerrahi kadar etkin olup olmadığına dair çalışmalar sürüyor. Günümüzde pek çok doktor bu metodun başarısına inanarak yöntemi hastalarına öneriyor

Radyasyon tedavisi: Radyasyon tedavisi yüksek enerjili ışınlarla kanser hücrelerini öldürme veya küçültme metodudur. Radyasyon vücudun dışından (eksternal radyasyon) veya tümörün yakınına yerleştirilen radyoaktif maddelerden (brakiterapi ile ) uygulanabiliyor. Bazı durumlarda her iki metottan birlikte yararlanılıyor. Sadece vajenin üst üçte bir kısmını tedavi etmek gerektiği durumlarda vajen yoluyla o bölgeye radyoaktif madde yerleştirirliyor. Bu yöntemle rektum (bağırsağın alt kısmı) ve mesane gibi komşu organlara zarar riski azdır. Eğer ameliyat sırasında test edilen batın içi sıvıda kanser hücreleri saptanırsa, ameliyat sonrası batin içine radyoaktif sıvı verilebiliyor. Bu durumda eksternal radyasyon tedaviye eklenmemeli.   Eksternal radyasyon tedavisi için genellikle haftada 5 gün olmak üzere 4 veya 5 haftalik süre gerekiyor. Tedavinin her seansı yarım saatten az sürmesine rağmen tedaviye geliş gidişler zor ve yorucu olabiliyor. Eksternal radyasyonun yan etkilerinden herhangi biri oluşursa doktorunuzla görüşün, çünkü genellikle yardım edici çözüm bulunabiliyor.

Yan etikileri:  Halsizlik, ciltte değişiklikler (kızarıklık, diğer renk değişiklikleri), ishal, idrar yapmada zorluk, vajinada cinsel ilişki sırasında ağrıya sebep olabilecek daralma, menopoz, pelvis kemiklerinde zayıflama.

Kemoterapi: Kemoterapi kanser hücrelerini yok etmek amacıyla kullanılıyor. Genellikle ilaçlar damar yoluyla veya ağızdan uygulanıyor. Kan dolaşımına karışan ilaçlar vücudun değişik dokularına yayılıyor. Kemoterapi yayılmış olan kanserin tedavisinde yararlı olan bir yöntem.

Hormonal tedavi: Progesteron gibi ilaçlar kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmak için kullanılıyor. Bu ilaçlar genellikle ağızdan alınıyor. Birçok kadında tedavi gereği cerrahi olarak her iki yumurtalık çıkarılıyor veya radyasyon tedavisi sonucunda yumurtalıklar çalışmaz duruma geliyor. Bunun sonucunda da vücuttaki östrojen miktarı azalıyor ve kanser hücrelerinin büyümesi duruyor.

Nüks ederse: Nüks ettiğinde uygulanacak tedavi nüks etme yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak değişiyor. Eğer kanser sadece alt batında nüks etmiş ise, radyasyon tedavisi başarılı olabiliyor. Nüks daha yaygınsa genellikle hormonal tedavi veya kemoterapi uygulanıyor. Yeni tedavi şekilleri için düzenlenen klinik çalışmalara katılmak da bir diğer seçeneği oluşturuyor.
Hastanın cerrahi tedavi olmasına engel tıbbi bir durum varsa, hormonal tedavi ile beraber veya yalnız başına radyasyon tedavisi uygulanabiliyor. Bu hastaların tedavideki başarı şansı cerrahi olan hastalar kadar iyi değil.