Meme Kanseri

meme-kanseri Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, yukarıda tanımladığımız şekilde, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir. 
Meme vücudumuzun dışını örten, kaplayan derinin uzantısı olup süt salgılayan bir salgı bezidir. Tıpkı yağ bezi, ter bezi gibidir.
Meme iki ana yapıdan oluşmaktadır. Birinci kısım süt salgılar tıp dilinde buna lobül (süt bezi) diyoruz. Salgılanan sütü meme
başına getiren kanallar ise ikinci kısım olup bunada tıp dilinde "duktus" denilir.
Memenin bu yapısal özelliğini bir üzüm salkımına benzetebiliriz. Salkımın taneleri lobulusler ve taneleri birleştiren sapçıklar ise
duktus (süt kanalı) ve salkımın sapının ucu ise meme başı olarak düşünülebilinir.
Meme kanseri dediğimizde meme dokusu içerisinde normalde olmayan olağandışı yapıdaki kanser hücrelerinin varolması
anlaşılır. Meme iki yapıdan meydana geldiği için meme kanseri de esas itibari ile 2 guruptadır;
a- Süt kanallarında görülen kanser (duktal kanser)
b- Süt bezlerinde görülen kanser (lobüler kanser)
Bu iki gurup kanserde en sık görüleni duktal kanserdir. Birde bunlarda başka iltihabi meme kanserinden söz edilebilir. Bu kanser hem duktal hem de lobüler yapıda olabilir. Fakat görünüm olarak meme sıcak, kırmızı ve şişmiştir. Daha çok süt veren annelerde kanser geliştiği zaman böyle iltihabi yapı da görülür.

Meme Kanseri Nedenleri

Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar. 
Meme kanserine yakalanma riskini artıran faktörleri kısaca şu şekilde sayabiliriz; 
Yaş: İleri yaş önemli bir risk faktörüdür. Yeni meme kanseri tanısı konan kadınların % 70’i, 50 yaş üzerindedir. Diğer bir deyimle, yaşı 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, yaşı 50 yaşın altında olan kadınlardan 4 kat daha fazladır. Bu nedenle, 50 yaş üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir defa hekime baş vurarak muayene olmalı ve mamografi dediğimiz meme filmini çektirmelidir. 
Kişisel meme kanseri hikayesi: Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kansere gelişme olasılığı normal kadınlara göre 3-4 kat daha fazladır. 
Ailede meme kanseri hikayesi: Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların, meme kanserine yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre daha fazladır. Örneğin, kız kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer kadınlardan 2- 5 kat daha fazladır. Bu kadınlar daha sık ve dikkatli izlenmelidir. Bu şekilde sorunları olan kadınlar, meme kanseri genetik danışmanlığının yapıldığı kliniklere baş vurarak risklerini hesaplattırmaları gerekir. Eğer aile geçiş riski yüksek bulunursa, genetik testi yaptırmalıdırlar. Vakfımız polikliniğinde bu hizmet verilmektedir. 
Daha önce meme biopsisi yapılmış olması: Memede bir kitle nedeni ile biopsi yapılmış ve iyi huylu bir tümör saptanmış olabilir. Bazı kanser olmayan iyi huylu tümörlerin bulunması, kanser gelişme riskini değişik oranlarda artırabilmektedir. Bu, tümörün hücresel yapısına göre değişir. Örneğin, yapılan bir biopside, çıkartılan kitlenin patolojik incelemesi sonucu atipik hiperplazi tanısı konmuş kadınlarda ( bu tamamen iyi huylu bir tümördür), meme kanseri gelişme oranı normal kadınlara göre daha fazladır. 
Fertil çağ süresi: Adet görmeye erken başlanması, menepoza geç girilmesi, fertil cağı uzatmaktadır. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonu etkisi altında kalmakta, meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Erken menopoza giren kadınlarda hormon tedavisi yapılmıyor ise, meme kanseri riski önemli ölçüde azalmaktadır. Elli yaşından sonra adet görmeye devam eden kadınlarda, meme kanserine yakalanma riski az da olsa artmaktadır. 
Doğurganlık hikayesi: İlk çocuğu doğurma yaşı önemlidir. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat fazladır. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda risk hafif yükselmektedir 
Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği: Varlıklı, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda, meme kanseri görülme oranı daha fazladır. Bu ailelerin kızları daha iyi beslendikleri için daha erken gelişmekte ve erken yaşta adet görmeye başlamaktadır. Ayrıca bu çocuklar büyüdükleri zaman eğitim ve iş nedeni ile daha geç evlenmekte ve daha geç çocuk sahibi olmaktadırlar. Bu nedenlere bağlı olarak fertil çağın erken başlaması, geç doğurma gibi nedenler sebep olarak sayılabilir. Ayrıca bunların dışında başka faktörler de rol almaktadır. 
Östrojen hormonu tedavisi görenler: Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi ( 10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artmaktadır. Fakat, hormon tedavisi almayan kadınlarda da, kalp hastalıklarında ve osteoporoz gibi sorunlarda artış ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı ile, östrojen verilmesi önerilebilir fakat, mutlaka bir hekim kontrolu altında yapılmalıdır. 
Doğum kontrol hapı kullanılması: Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri sürülmektedir. On yıl önce doğum kontrol hapını bırakmış olan kadınlarda ise, bu risk tamamen ortadan kalkmaktadır. 
Alkol kullanılması: Fazla alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk nispeten artmaktadır. Günde 3 bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazladır. Alkol alımının günde bir kadeh ile sınırlandırılması önerilmektedir. 
Sigara: Sigaranın kesin bir etkisi gösterilememiştir. Fakat, genel sağlığı etkilediğinden dolayı bırakılması önerilmektedir. Şişmanlık ve yağlı beslenme: Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini artırdığı gözlenmiştir. Özellikle, doymuş yağların fazla bulunduğu yağlı et gibi yemekler ve yağlı süt ürünlerinin fazla alınmasının bu riski artırdığı ileri sürülmüştür.

Meme Kanseri Belirtileri

Erken evre meme kanserinde hastanın hiç şikayeti olmayabilir, ya da aşağıdaki belirtilerden bir ya da birkaçı olabilir.
Memede ele kitle gelmesi en sık rastlanan belirtidir.
Memeden akıntı gelmesi (bulanık ya da kanlı)
Meme başında çekilme
Meme derisi üzerinde çekilme
Memede büyüme, ödem, kızarıklık, meme derisinin portakal kabuğu görünümünde olması
Meme başında iyileşmeyen yara
Memede daha önceden olmayan, gözle farkedilebilen herhangi bir değişiklik
        Meme kanseri öncelikle lenf damarları ile koltuk altındaki lenf bezlerine sıçrar. İleri evrelerde kanserin meme dışında başka organlara sıçramasına metastaz yapma denir. Meme kanseri en çok kemik, akciğer ve karaciğere metastaz yapar. Metastatik hastalığı olanlarda hastalığın sıçradığı organa göre şikayetler ortaya çıkar. Örneğin kemiğe sıçramışsa, kemik ağrısı, kemik kırıkları meydana gelebilir. Beyine sıçramışsa felç, görme bozukluğu, başağrısı, başdönmesi gibi şikayetler gelişebilir.

Meme Kanseri Tedavisi

1.Cerrahi (ameliyatla kanserli dokunun çıkarılmasıdır.)
        2.Radyasyon tedavisi (ışınlar ile kanser hücrelerinin öldürülmesi amaçlanır.)
        3.Kemoterapi (ilaçlarla kanser hücrelerinin öldürülmesi amaçlanır) 
        4.Hormon tedavisi (hormonların kanser hücrelerinin çoğalmasını sağlayan etkilerini yok etmek amacı ile hormonların çalışmasını bozan ilaçların veya hormon salgılayan bezleri çalışamaz hale getiren tedavilerin verilmesidir)
Meme kanserinde iki türlü ameliyat yapılır.
1.Meme Koruyucu ameliyatlar: Memenin tümünün alınmadığı sadece tümorün çıkarıldığı ameliyatlardır.
Lumpektomi: Yalnızca tümörün ve çevresindeki meme dokusunun çıkarılmasıdır. Genellikle geriye kalan meme dokusuna ışın tedavisi verilir ve aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri çıkarılır.
Segmental Mastektomi: Memedeki kitlenin çevresindeki meme dokusu, tümörün altındaki göğüs kaslarını saran ince zarla birlikte çıkarılmasıdır. Genellikle aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri de çıkarılır ve ameliyat sonrası ışın tedavisi verilmesi gereklidir.
2.Memenin tümünün alınmasını içeren ameliyatlar: Bu ameliyatlardan sonra ışın tedavisi verilip verilmeme kararı patoloji raporundaki tümöre ait özelliklere göre belirlenir.
Basit Mastektomi: Memenin çevresindeki yağ dokusu ve üzerindeki deri ile beraber çıkarılmasıdır, genellikle aynı zamanda koltuk altı lenf bezleri de çıkarılır.
Modifiye Radikal Mastektomi: Meme kanserinde en yaygın yapılan ameliyat türüdür. Tüm memenin, aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri, göğüs kaslarını saran ince zar ve bazen de göğüs duvarı kaslarının da bir bölümü ile birlikte çıkarılmasıdır. Ameliyat sonrasında ışın tedavisi verilip verilmeme kararı patoloji raporundaki tümöre ait özelliklere göre belirlenir.
Radikal Mastektomi: Memenin göğüs kasları ve koltukaltı lenf bezleri ile birlikte alınmasıdır. Uzun yıllar en sık yapılan ameliyattı, ancak günümüzde sadece tümör göğüs kaslarına sıçradığında yapılmaktadır.
Radyasyon Tedavisi:
        Yüksek enerjili ışınları kullanarak tümör hücrelerinin ölmesini ve tümörün küçülmesini sağlar. Işın tedavisi vücut dışında bir makinadan ya da kanserli doku içine yerleştirilen materyaller (radyoizotop) aracılığı ile verilebilir.
Kemoterapi:
        Kemoterapi, kanser hücrelerini ilaçlarla öldürmeyi amaçlar. Kemoterapi damardan sıvı seklinde veya ağızdan hap olarak verilebilir. Kemoterapiye sistemik tedavi denilmesinin nedeni ilacın ister damardan isterse ağızdan verilsin, vücuttaki kan dolaşımına katılarak, meme dışına yayılmış kanser hücrelerine de etkili olabilmesinden kaynaklanır. Hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağına, eğer alacaksa kaç kür alacağına patoloji raporundaki tümöre ait özellikler, hastanın yaşı, genel durumu ve menopozal durumu göz önüne alınarak karar verilir. 
Hormon Tedavisi:
        Hormon tedavisinin de meme kanserinin tedavisinde önemli bir yeri vardır. Hormon tedavisi kanser hücrelerinin büyümesine neden olan hormonların çalışmasını bozarak etki eder. Ya ağızdan ilaç vererek vücuttaki hormonların çalışmasına engel olunur ya da hormon üreten bezlerin ameliyatla alınarak hormon salgılamaları önlenmiş olur. Ağızdan verilen hormon ilaçları östrojen hormonunun etkilerini bozarak ya da bu hormonun yapımını engelleyerek çalışırlar. Bazı ilaçlar ise östrojen salgılanmasını sağlayan hipofiz bezi üzerinde etkilidir. 
Hangi tedavi ne zaman verilir?
        Meme dışında başka bir organa sıçramamış meme kanserlerinde ilk tedavi tümörün ameliyatla çıkarılmasıdır. Ameliyat sonrası gözle görünür kanseri kalmayan hastalara verilen ek tedaviye adjuvant tedavi denir. Adjuvant tedavi ameliyat sonrası gözle görülmeyen ancak geride kalmış olması muhtemel az sayıdaki kanser hücresini öldürmek amacı ile verilir. Adjuvant tedavi verilip verilmeme kararı patoloji raporundaki özelliklere, hastanın yaşına, menapozal durumuna ve genel durumuna göre belirlenir. Hastalara adjuvant tedavi olarak ameliyat sonrası sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi veya hem kemoterapi hem radyoterapi veya sadece hormon tedavisi verilebilir. Çok erken evrede olan hastalarda ameliyat sonrası adjuvant tedavi gerekmeyebilir. Meme koruyucu ameliyat yapılan tüm hastalar ameliyat sonrası ışın tedavisi alırlar. Adjuvant tedaviye başlamadan önce doktor tarafından hastalığın başka organlara sıçrayıp sıçramadığını anlamak için bir akciğer filmi, kemik sintigrafisi, karın ultrasonografisi ve kan testleri istenebilir. Hasta adjuvant tedavisini tamamladıktan sonra eğer ameliyatla alınan meme dokusunda östrojen ve progesteron reseptörleri pozitif gelirse 5 yıl boyunca ağızdan hormon tedavisi alır.
        Bazı durumlarda örneğin tümör ameliyatla çıkarılamayacak kadar büyükse ameliyat öncesi kemoterapi verilerek tümör küçültülür ve böylelikle hastaya meme koruyucu ameliyat yapılabilir. Hasta ameliyattan sonra gerekli adjuvant tedavisini de alır.
Hastalık meme dışında organlara yayılmışsa neler yapılabilir?
        Metastatik hastalıkta hastalığı geriletmek ya da ilerlemesini durdurmak amacı ile hormon tedavisi veya kemoterapi verilebilir. Eğer sadece kemik metastazlari varsa hormon tedavisi verilebilir, hormon tedavisine yanıt alınamazsa kemoterapi verilir. Kemik dışında karaciğer, akciğer veya başka organlara yayılım var ise kemoterapi verilebilir. Kemoterapi alabilmek için hastaların genel durumu iyi olmalıdır. Beyine sıçramışsa damardan verilen kemoterapi ilaçları beyine geçemediğinden, ışın tedavisi tercih edilir. Kemik ağrılarını azaltmak amacı ile kemik metastazlarına ışın tedavisi verilir. Akciğer veya karaciğerinde tek bir metastazı olan hastalarda hastanın genel durumu da uygunsa, bu metastazlar ameliyatla çıkarılabilir. Metastazlı hastalar yürümekte olan ve tedavide umut vaadeden yeni ilaçları deneyen klinik çalısmalara dahil edilebilirler.
Meme kanseri olmuş ve adjuvant tedavisini tamamlamış bir hasta nasıl takip edilir?
        Bu hastalar tanı konulduktan sonraki ilk 2 yıl 3 ayda bir, 3. ve 5. yıllar arası 6 ayda bir daha sonra ise yılda bir kez muayene olmaya gelmelidirler. Meme koruyucu ameliyat yapılan hastalar ameliyattan sonraki ilk 6. ayda, memesinin tümü alınan hastalar ise ameliyattan sonra 12. ayda başlamak üzere yılda bir kez mamografi yaptırmalıdırlar. Bunun dışında hastanın durumuna ve şikayetlerine göre doktor uygun gördüğü tetkikleri isteyebilir.
ÖNEMLİ UYARILAR
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Kadınlarda kansere bağlı ölümlerde ise akciğer kanserinden sonra ikinci sıradadır. 
Bilinen en önemli risk faktörü yaştır.
Ailesinde meme kanseri olanların meme kanserine yakalanma riski daha fazladır.
Meme kanserinin erken evrede yakalandığında tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
Meme başında çekinti, meme ucundan akıntı, memede iyileşmeyen yara, kızarıklık, şişlik, memede veya koltuk altında ele gelen kitle gibi şikayetleri olan hastalar vakit kaybetmeden bir doktora başvurmalıdır.
Hastalığı erken evrelerde yakalayabilmek için ailesinde meme kanseri olduğu için risk faktörü artmış olan kadınlar hariç tüm kadınlar 50 yaşından sonra her yıl mamografi çektirmelidir. Risk faktörü olan kadınlar ise bu işleme daha erken başlamalıdır.
Hastalık erken evrelerde iken ameliyatla tümörün çıkarılması mümkündür.Takiben hasta yaşı, menapozal durumu, genel durumu ve patoloji raporundaki özelliklerine göre adjuvant kemoterapi, radyoterapi, veya hormon tedavisi seçeneklerinden bir ya da birkaçını alır.
Metastaz yapmış hastalarda hastalığın ilerleyişini durdurmak için hormon tedavisi veya kemoterapi verilebilir.
Meme kanseri olup adjuvan tedavisini tamamlayan hastalar da hastalığın tekrar geri gelmesi (nüks) yıllar içinde söz konusu olabilir. Bu nedenle tedavilerini tamamlayan hastalar periyodik olarak uzman bir doktor tarafindan kontrol edilmelidir. kaynak