Uyku sorunları kanser yapıyor!

Sağlıksız, kalitesiz ve yetersiz bir uykunun getirdiğin yorgunluk, isteksizlik, keyifsizliği çoğumuz yaşamıştır

Uyku sorunları yerleşik olup aylarca yıllarca süregiden hastalarda ise bu durum  kendilerini de aşan, aileye, çevreye, iş yaşamlarına  yansıyan belirgin sorunlara neden olmaktadır.  İnsomni (Uykusuzluk)  ve Uyku Apnesi (Horlama Hastalığı) problemlerinin,  teker teker bireylere ve yakın çevrelerine olduğu kadar bulundukları topluma ve ekonomiye de ağır yük  getirdiği gün geçtikce daha iyi anlaşılmaktadır.

 

ABD’de yapılan son araştırmalar, uyku hastalıklarının ve bunun sonucu oluşan yılık üretimkaybının 63.2 milyar dolar kadar olduğuna işaret etmektedir.  Benzer bir araştırmaya göre,Avustralya’da uyku sorunlarına bağlı yıllık maddi kayıp,  toplam gelirlerin %2 kadarına denk gelmekte.

 

Farklı uluslardan birçok bilimsel çalışma uyku hastalıklarının obesite, şeker ve tiroid hastalığı risklerini belirgin şekilde arttırdığına işaret etmektedir.  Uyku sorunları, özellikle erkeklerde kalp hastalıkları başta olmak üzere çeşitli nedenlerden ölüm oranları artışı (mortalite)  ile ilintilendirilmiştir.  Hatta bir araştırmanın sonuçları, şiddetli insomni hastalarının  çocuklarında da ruhsal sorunların,   madde bağımlılığı ve intihar risklerinin yükseldiğini düşündürmektedir.

 

Son 2 yıl içinde artan sayıda bilimsel araştırma, uyku apnesi hastalığının kanser riskini de arttırabileceğini düşündürmektedir. Bu konuda hem gece içindeki kısa süreli boğulmaların getirdiği oksijen kaybının, hem de uykunun onlarca, bazen yüzlerce defa 5-10 saniye de olsa, nefes alabilmek için kısa uyanmalarla  bölünmesinden doğan kalite bozukluğunun rol oynadığı düşünülmektedir.  İspanya’da binlerce uyku apnesi hastasının süregiden takiplerinde, hastalığı en şiddetli olanlarda, her türden kansere yakalanma riskinin apnesi olmayanlara göre %65 arttığı saptanmıştır.  ABD’deki  Wiskonsin Eyaletindeki bir çalışma, 1500 resmi görevlinin sağlık  taranmasında şiddetli apnesi olan hastalarda kanserden ölme sıklığının beş kat arttırdığı bildirilmiştir. Yine ABD’de 1989’dan beri süre giden uzun soluklu bir uyku sağlığı taramasında orta şiddetli uyku apnesi hastalarında kanser riskinin 2 kat, şiddetli hastalarda ise 4.8 kat arttığını göstermiştir.

 

Öte yandan kısa süre önce yayınlanan bir araştırma sonuçları, kanser hastalarında düzenli ve sağlıklı uykunun tedaviyi hızlandırdığına ve tekrarları azalttığına dair veriler elde edilmiş.  Meme kanseri olan kadınlarda kortizol düzeyin günlük dalgalanmalarının aksadığı belirlenmiş. Normal olarak kortisol hormonunun artmış düzeyleri gece (uyku) saatlerinde ortaya çıkar. Meme kanseri olan bazı hastalarda bu artışların öğleden sonraki saatlere kaydığı görülmüş.  Bu değişikliği gösteren hastalarda da ölüm riskinin yükseldiği saptanmış. Kortizol vücutta bağışıklık sisteminin önemli bir ögesi olduğundan bu sirkadiyen (gündöngüsel) değişikliğin vücudun kanserle mücadelesini olumsuz etkileyebileceği düşünülmüş.  Uyku düzensizliklerinin ve hastalıklarının etkilediği başka bir hormon da melatonin hormonudur. Beyindeki küçün bir salgı bezinden salınan bu hormon, otomatik vücüt fonsiyonlarının gece/gündüz

değişikliklerinin uyumlu ve eşzamanlı gerçekleşmesini sağlayan bir orkestra şefi gibi çalışır. Aynı zamanda anti-oksidan etkileri olam bu hormaonun, gün içinde hasar gören DNA moleküllerinin onarımında da rol oynadığı düşünülmektedir. Bu işlevin aksamasının da kanser riskini aarttırdığı tedaviyi olumsuz etkilediği ileri sürülmektedir. Melatoninin etkilediği diğer bir hormon da östrojendir. Bu hormon salınımındaki anormal günlük değişikliklerin göğüs ve overlerdeki kanser hücrelerinin bölünüp artmaları hızlandırabileceği düşünülmektedir.  Son çalışmalar, sürekli gece vardiyasında çalışan kadınlarda uzun vadede meme kanseri riskinin arttığına işaret etmektedir. Farelerde yapılan hayvan deneylerinde de sirkadiyen ritimleri bozulan hayvanlarda tümor ortaya çıkışının belirgin olarak arttığı bildirilmiştir. Kanser hastalarının genel endişe ve stres nedeniyle uykularının bozulması çok sık rastlanan bir durumdur. Son gelişmelerin ışığında hastaların kanseri gibi uyku bozukluklarının da değerlendirlmesi ve gerekirse tedavi edilmesi lazımdır.

 

Ülkemizde de uyku hastalıklarının hem bireylerin sağlık düzeyini, hem de verimliliklerini önemli derecede etkilediğini kabul edebiliriz.  Direksiyonda uyuklamaların maddi ve can kaybı faturasının ne kadar yüksek olduğunu  günlük haberlerde takip ediyoruz.  İş yerinde  ve eğitim/öğrenimde yetersiz/kalitesiz uykunun maliyetini ise ancak tahmin edebiliriz.  Süregiden günlük yorgunluk,unutkanlık, sinirlilik, keyifsizlik, isteksizlik gibi duygu durumlarında yeterli ve kaliteli uyumamanın rolü artık tartışılmıyor bile . Bütün bunlara ek olarak şimdi  uyku bozukluklarının bir kanser riski faktörü olabileceğini de  öğreniyoruz.  Doğanın, yaşamımızın üçte birini “uykuda israf etmemizi” istediğini düşünmek saflık olur.

 

Sağlam kafa, “iyi uyuyan” sağlam vücutta bulunur!Kaynak