Kanser ve ameliyat

Atalarımızdan bize kalan temel hislerimizdendir sezgi gücü. Onların vahşi doğada aç kalmamak için hayvanları avlarken veya mevsim geçişlerinde kendilerini koruyabilmek için kullandıkları en güçlü silahlarından biriydi şüphesiz. Zamanla sezgilerimizle aramıza makineler, bilgisayarlar, iletişim araçları girdi. Onları eskisi kadar dinlemez olduk. Gündelik hayatın koşuşturmacasında iyice arka raflara attık. Ancak işin güzel yanı içimizde istesek de istemesek de var olmaya devam edecek bir parçamız. Tamamen perdelemek imkansız. Tıpkı kalbimiz veya akciğerlerimiz gibi. Üzüntü veya neşe gibi. Zaten her zaman söylenen bir gerçek olarak çıkar karşımıza, en güçlü yöneticiler veya hükümdarlar her zaman sezgi gücünü en iyi kullananlar arasından çıkar. Sadece bilgiye, eğitime, şansa veya en geniş çevreye sahip olmak yeterli değildir. Hepsinin kombinasyonuna sahip olabilmek ise öngörü ve sezgi gücünün iyi bir harmanını gerektirir. İşte bu noktada ortaya çıkan ve atalarımızdan bize kalan en önemli özelliklerimizden biridir şüphesiz.

Kendince zeka ve mantık madalyonunun diğer yüzüdür sezgi aslında. Ne kadar akıllı isen sezgi gücünün de o oranda kuvvetli olması kaçınılmazdır. Akılda kalan en küçük detaylardan yapılan çıkarımlar çevredekiler hatta bazen koca topluma inanılmaz görünebilir. Geleceği görebilen bir kahin veya geçmişin hayaletleriyle konuşabilen bir medyum olarak saygı görmek de senaryonun bir parçasıdır bazı zaman.

Anadolu insanı aslında sürekli bir manipülasyon bombardımanına tutulmaktadır. Medya istediğini yazmakta ve pervasızca maddi çıkarlarını toplumun geleceğinden ve haber alma hakkından daha üstün tutmaktadır. Devlet denilen organizmanın üyeleri en küçük memurundan en büyük bürokratına veya milletvekilinden başbakanına kadar hep ben ve kendim demektedir. Toplum olarak yaşadığımız ve binlerce yıllık geçmişe sahip olan bu topraklarda aslen dayanışmanın ve birlikte hareket etme kültürünün ne kadar gelişmiş olduğu unutulmuştur. Medya başta olmak üzere her türlü araçla unutturulmaya çalışılmaktadır. Sadece haber alma anlamında düşünülmemelidir bu durum. Manipülasyon her alanda yürüyen temel mekanizma olmuştur. Çatışmalarda çocuklarımız canından olduğunda manipülasyona tabi kalmaktayız veya sabahın köründen akşama değin süren televizyon programlarında manipülasyon atbaşı gitmektedir. Çağımızın vazgeçilmezi internetteki sosyal medya üzerinde bile vardır. Hatırlayalım; İstanbul Valisi halka kesinlikle müdahale olmayacak cümlesini kullanmasının ertesi günü insanlık tarının en büyük gaz saldırısını başlatıp başbakanının Mengelesi olduğunu ispatladı. Ölen, sakat kalan insanlar, çocuklar, engelliler ve hatta hepsini bir kenara bırakalım sokak hayvanlarının bile kanı hepsinin ellerindedir.

Ya yıllardır ülkenin doğusunda ve güneydoğusunda halka yaptıklarını düşünecek olursak. Köylülerin kaynakları ağalarla işbirliği içerisinde ellerinden zorla alınmakta, çoluk çocuk ortada ve çaresiz kalan insanlar teröre sürüklenmektedir. Çoğu zaman göç etmek zorunda bırakılan insanlar uyum sorunu yaşadıkları yeni bölgelerinde de işsizlik ve yoksulluğun sarmalına düşürülmektedirler. Bir türlü kurtulamadıkları bu belalar ya ailede kadına veya çocuklara şiddete dönüşmekte ve toplumun katmanları arasındaki uçurumları iyice keskinleştirmektedir. Özellikle bu duruma eğitim seviyesinin düşüklüğü de eklendikçe aslında durumun tehlikesi daha da şiddetlenmektedir.

Ancak durun yeni bir şeyler oluyor. Özellikle genç insanlar sosyal medyadan birbirleriyle haberleşiyorlar. Dünyada gelişenleri değişik kanallardan alıyor fotoğraflarla paylaşıyorlar. Yeri geliyor videolar devreye giriyor bunun için. Hatta bazen birkaçını harmanlıyorlar. Bloglar kuruluyor, sanal dünyanın kahramanları türüyor ve alçaklıklar anlaşılıyor. Eldeki delillerin karartılması da çok şeyi değiştirmeye pek yaramıyor. Her taraftan bilgi bombardımanı olunca aradan doğru olanını seçmek daha da kolaylaşıyor bu durumda.

Nasıl mı?

Herkes cep telefonuyla fotoğraf çekiyor, yazı yazıyor, fikrini söylüyor ve doğru bildiğini okuyor. Sezgi gücünü kullanan milyonlar doğrunun peşinde koşuyor. Çok bilgi elekten geçince doğrular apaçık ortaya çıkıyor şüphesiz. İşin güzel yanı bol kanıtla desteklenen bu bilgiler insanların konuşup tartışarak doğrularını yaratmasına ve yardımlaşma kültürünün aslında unutulmadığını ve bir yerlerde ortaya çıkmak için beklediğini gösteriyor. Bizler halen Anadolu insanıyız. Kafkaslar’dan başlayıp Balkanlar’a, Fırat & Dicle aralığından Karadeniz’e kadar bölgede çok da farklı yaşamayan bir toplum söz konusudur. Farklı dilleri konuşuyor olmamız çok da önem taşımaz. Misafirine çay yapan, yanına kek, börek ikram eden bu kültür içimize işlemiştir. Bizi manipüle etmelerini sağlayan da bu olmuştur şimdiye kadar. Duygularımızı kullanıp kendilerini acındıran devlet organizmasını ele geçiren şimdiki virüs veya bu büyük kanser hastalığı şimdiye kadar kanımızı sadece ve sadece duygularımızı kullanarak bize bütün bu acıları çektirmiştir. Kimi zaman şehitleri önümüze çıkarır bu manipülatör, kimi zaman evlilik programlarında hoplayan zıplayan karakterlerini. Bazen de sinemalardaki filmlerdir araç. Her şey kullanılabildiği ölçüde son imkanlarla halkı yönlendirmek için istisnasız kullanılır.

Kendilerinin de sezgileri vardır şüphesiz. Halkın parasını çalmak, kendine yer etmek amaçlı kullandıkları sezgileri. Sezgiler şu an en tepe seviyede çalışmakta anlaşılan. Sonunun geldiğini sezen yıkım öncesi diktatörün sezgileri. Halk şiddet kullanmadan birlikte hareket edebileceğini ispatlamıştır. Takım renkleri kol kola dans etmektedir. Farklı ırklardan insanlar sürekli düşman olarak lanse edilmelerine rağmen yan yana gaz bombasına veya asitli suya karşı el ele koşmaktadırlar. Aynı bayrağı açmakta, farklı düşünseler bile temelde kanserin bitmesi gerektiğini kabullenmektedirler. Bütün toplum ve bütün katmanları. Kanserin merkezindeki ur ve yayıldığı hücreler de bunu bilmekte ve gün geçtikçe bu güç birliğine karşı daha da şiddetle karşılık vermektedir. Şiddeti her anlamda en üst düzeyde tutmaktadır. Unutulmaması gereken halkın hislerinin güruhtan daha kuvvetli olduğu ve her şeyin bir sonunun olduğudur.

Şiddetin sonu gelecektir. Irak’ta, Suriye’de ve çevredeki birçok ülkede milyonlarca insanın canına mal olmuş bu kanser sonunun geldiğine dair sezgilerinde haklıdır ve kendisiyle birlikte daha birçok insanı sonunu getirmekten kaçınmayacaktır. Halk çok daha dikkatli olmalı ve daha sıkıca birbirine sarılmalıdır. Aynı düşünmeye imkan yoktur. Ancak en azından ortak kaygıları paylaşarak hareket etmeli ve bu amaçla geleceğimizi kurtarabileceğimizden emin olmalıyız. Gelecek toplumun ve gençlerindir. Eski uygarlığın taşları çürümüş ve köprüyü taşımamaktadır. Yapıyı yenilemek elzemdir. Yeni ve daha güçlü yapımızı oluşturmaya hep beraber. Kaynak