KANSER NEDİR? (2)

    BXP52958 Organizmada meydana gelen ve hücreleri kontrolsüz büyüyen kötü huylu tümörlere verilen genel addır.

    Kanser, genellikle kontrolden çıkan hücrelerin sürekli çoğalmalarıdır.

    Kanserler, malignant (kötü huylu) tümörlerdir; yani benign (iyi huylu) tümörlerin aksine başka dokulara sızma ve yayılma (metastaz) özelliği gösterir.

     

Kanserli hücreler neden sürekli bölünürler?

Kültürde, normal hücreler komşu hücrelere yapışarak ilişkilerini devam ettirirler. Bu yapışma (adhezyon) noktalarında hücrelerde elektronca yoğun bir plak oluşur. Bununla birlikte, hücrelerin ameboid uzantılarında yavaşlama ve durma görülür. Bu olaya kontak inhibisyondenir. Bu şekilde, hücre bölünmesi kontrol edilir. Deneysel olarak, normal hücreler bir kültür ortamında kendilerine sağlanan ortam şartları ne kadar iyi olursa olsun kontak inhibisyon nedeniyle tek tabaka oluşturduktan sonra daha fazla çoğalmazlar. Çünkü, bölünme sınırlı sayıda olur. Fakat, kanser hücreleri sürekli çoğalarak birkaç tabakalı düzensiz kitleler oluştururlar. Bu da kanser hücrelerinde kontak inhibisyon kaybı olduğunu göstermektedir. 

Kanser nasıl oluşur?

Kanserlerin yaklaşık %80-90’ı çevresel ve/veya davranış faktörleri tarafından meydana gelir ve önlenebilme potansiyeli vardır. Kalıtım yoluyla kanser meydana gelme olasılığı çevresel faktörlere oranla çok daha azdır.

x-ışınları, uv (ultraviyole-morötesi) ışınları gibi fiziksel ve bazı ilaçlar, polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi kimyasal faktörlerin yanında virüsler de biyolojik olarak normal karaktere sahip bir hücre kültürünü transforme ederek kanser oluşturabilirler.

Kimyasal karsinojenler, tümörü ya uygulandığı yerde (örn: cilt) veya absorbe edildiği yerde (örn: bağırsak) ya da metabolizmanın durumuna göre karaciğer, böbrek gibi organlarda, bazen de direkt olarak alakası olmayan bir yerde meydana getirirler. Fakat, karsinojene maruz kalma kanser oluşturmak için tek başına bir sebep değildir. Karsinojenler ancak uygun yer ve zamanda kanser oluşturabilirler. 

<I>Sayabileceğimiz bazı kimyasal karsinojenler şunlardır:

¨ Hidrokarbonlar: baca temizleyicileri, boya endüstrisinde kullanılan maddeler

¨ Aflatoksin ( küf mantarı tarafından sentezlenir)

¨ Nikel, krom

¨ Sigara (nikotin, tar)

¨ Yiyecek katkıları

¨ Birçok ilaçlar

¨ Parfümlerde kullanılan bazı kimyasallar

Fiziksel faktörlerin, kanserojen kimyasal maddelerin veya onkojenik (kansere neden olan) virüslerin konak hücre genomu ile etkileşimleri sonucu hücreler değişmekte ve farklı antijenite kazanmaktadır. Bir normal hücrenin kontrolden çıkarak hızla bölünmesiyle oluşan kanserli hücrede birçok anormal doku antijeni belirmektedir. Tümör hücrelerinde yeni yeni antijenler oluşmakta ve normal antijenlerin kaybına veya değişikliğine neden olabilmektedir. Erken fötal dönemde, normalde bulunan protoonkogenlerin     ( kansere sebep olabilme potansiyeli olan gen) farklılaşmasıyla anormal genler oluşmakta ve bunlara selüler onkogenler adı verilmektedir. 

İmmün sistem (bağışıklık sistemi) ve kanser oluşumu arasındaki ilişki

Bağışıklık sistemi yabancı doku antijenlerini kolayca tanıyabilir ancak, tümör dokusunu organizmadan kolayca atamaz. İnsanda bir saniyede bir milyara yakın hücre çoğalması olmakta ve somatik olarak bunların birkaçı, günde yüzlercesi mutasyonla farklı hücreler oluşturmaktadır. Bu farklı hücrelerin temizlenmesinde hücresel immün cevap mekanizması rol oynamaktadır. Buna, immün sistemin kansere karşı “<I>immün denetimi</I>” denmektedir. İmmün sistem, tümör oluşumunu denetlemekte, aynı zamanda tümör hücresi ve antijenlerine karşı immün cevap çıkarmaktadır. Hücresel immün cevap baskılandığı zaman kanser oluşumu artmaktadır.

Yenidoğan ve yaşlılık dönemlerinde immün cevap mekanizması zayıflamaktadır. Yaşlılarda prostat kanseri, çocuklarda nöroblastoma sık görülmektedir. İmmün sistemi baskılayıcı ilaç kullananlarda tümör oluşumu riski artmaktadır. İmmün sistem bozukluğu olan hastalarda da bazı kanser tipleri gelişebilmektedir. 

Kanser neden öldürür?

Kanser hastalarının çoğu, kalp hastalığı veya başka enfeksiyonlar gibi kanserle ilgisi olmayan nedenlerden dolayı ölür. Tümörün bulunduğu bölge ve tümörün yayıldığı bölgenin büyüklüğü ölümü direkt veya indirekt olarak etkileyen nedenlerdir. Ölümün temel nedeni, beyin, akciğer, karaciğer gibi hayati önemi büyük olan organlarda tümör oluşması veya tümörün bu organlara yayılmasıdır. 

Kanser teşhis eden köpekler

Son olarak, kanseri teşhis edebilmek için günümüzde kullanılagelen metodlara alternatif olabilecek yeni bir araştırmadan bahsetmek ilginç olacaktır sanırım.

Schnauzer türü köpek, derideki ben kanserlerini (melanoma) tanı yapılmadan önce, koklayarak teşhis edebilmektedir.

Bazı hastalarda melanoma kolay gözükmeyecek bir yerde olabilir. Melanomaların %20’si bu nedenle teşhis edilememektedir. Florida’lı eski polis köpekleri terbiyecisi Duane Pickel, bir kanser uzmanının da yardımıyla, bu köpeği hemen hemen hiç yanılmadan melanoma tanır hale getirmiştir. Tıp kitaplarına “Köpekle Tanı” diye bir bölüm eklenecek mi dersiniz?

Kaynaklar:

Bilim ve Teknik Dergisi; Mayıs 1998.

Biyoloji Terimleri Sözlüğü; TDK, 1998.

Franks, L.M., Teich, N.; Introductin to the Cellular and Molecular Biology of 

                Cancer, 1996.

Özbal, Y.; Temel İmmünoloji, 1994

KANSER NEDİR?
Kısaca vücut hücrelerinin isyanı olarak nitelendirilebilecen kansere sebep olan olay (normalde) bölünerek çoğalan ve bir görevi olan hücrelerin yerine yine bölünerek çoğalan fakat bir görevi olmayan hücrelerin oluşması olarak açıklanabilir. Bu hücreler zamanla (genelde) etrafındaki normal hücreleri sıkıştırarak büyümeye başlarlar. Bir yerde büyüyen tümör ameliyatla çıkarılabilir veya başka şekilde (fizyoterapi ile) tedavi edilebilir. Fakat bu hücreler kan dolaşımı veya lenf kanallarını yırtarak dolaşıma girerse vücudun başka yerlerinde de ortaya çıkabilir (“Sıçrama” denilen olgu). Kanser hücresinde gelişme çabuk olur ve hücrelerin artmasıyla ortaya gelen tümör, içinde geliştiği organı tahrip eder. Genelde görülen kanserin tıbbi açıklaması budur.
ÇÖZÜM NE OLABİLİR?
Devamlı pipo içenlerde görülen dil, sigara içenlerde akciğer, gırtlak gibi tahrişe dayalı (sanayi boyaları, egzozlar, fabrika baca dumanı, vb.) kanser vakaları haricindeki kanser vakalarında, kendini iyileştiren insanların ortak olarak uyguladıkları yöntem, gıda sistemlerini değiştirmek olmuş. (Bu yöntem üstteki vakalarda da kısmen işe yaramış.) Kanserin geçmişte az, günümüzde çok gelişmiş ülkeIerde fazla, teknoloji girmeyen yerlerde az, kentlerde çok, kırsal kesimlerde az olmasının sebebini de incelersek karşımıza yine beslenme alışkanlıklarının çıktıklarını görürüz. Vücudun çalışma prensibi hücrelerin “yenilenmesi-ölümü-tekrar yenilenmesi” mekanizması şeklinde olup, oluşumu ise doğadan alınan (gıdalarla) vitamin-mineral-proteinlerle sürer. Normal hücrelerin ihtiyacına cevap vermeyen gıdalar (rafine) vitamin-mineralden yoksun olduğu için vücutta bu anormal (kanserojen) hücreleri oluşturur. Bu anormal hücre gelişimini engellemek ise rafine gıdaları kesip vücuda doğal ihtiyacını vermekle olur. Genelde kanserin belli bir yaştan (45) sonra görülmesinin sebebi mineral eksikliğinin bu devrede patlak vermesin kaynaklanır.
GIDALARIMIZ VE BİZ
İnsanların hayatlarını idame ettirebilmeleri için birtakım temel gıda maddelerine ihtiyaç duyarlar. Bunlar proteinler, vitaminler, mineraller, yağlar, karbonhidratlar ve su olarak sıralanabilir. Vücut yenilenme, tamir, bedeni ve ussal faaliyetlerini bunları doğrudan alarak yerine getirir. İşte bu noktada özellikle günümüzde gıdaların doğru alınması gerekliliği ortaya çıkıyor. Çünkü vücudumuzun doğal yapısı bunu emreder. Aynı şekilde sağlıklı ve uzun ömürlü kişi ve toplumların ya da kendisinde kansere rastlanmayanların, bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaptıkları budur.
Kanserden ne zaman şüphelenmelisiniz?

DOĞRU VE YANLIŞ BESLENME NEDİR?

Çağımızda kanserin giderek yaygınlaşması, sanayice geIişmiş ülkelerde sıkça rastlanması (ABD’de ölüm olaylarının 1/6 sebebi) ya da birtakım insanlarda bu hastalığın olup birtakım insanlarda olmaması tesadüfe bağlanamaz. Muhakkak ki kansere yol açan ortak şartlar, etkenler vardır (çevresel, gıdasal, vb). Üstteki durumlardaki ortak etkenlerin en önde gelenleri ise rafine gıdalar ve hayvansal ürünlerdir. Doğallığını yitirıniş gıdalar (rafine gıdalar) ve hayvani gıdalar (et, tavuk, balık, vb.)ın aşırı tüketimi kanser hastası olan kişi ve toplumları, olmayanlardan ayıran başlıca etkenlerdir.

İNSANIN GIDA İHTİYACI NEDİR?

İnsanın günlük gıda ihtiyacı birçok araştırmalarla belirlenıniş, çizelgeler halinde sunulmuştur. Mesela orta aktif bir insanda günde 3.000 kalori, belli ölçülerde kalsiyum, fosfor, demir vb. mineraller, A, B, C vb. vitaminler ve her insanın kilosu kadar gram protein (kg/g) lazımdır. Örneğin 70 kg’lık bir insanın 70 gr. protein. alması gerekir (1. sınıf proteinlere ilerde değineceğiz). Bunu bilimsel anlatımdan günlük hayata indirgersek her gün yenecek Örn. 1 elma (veya diğer meyveler)+1 soğan (sarmısak, pırasa vb.)+1 tabak bulgur (esmer pirinç, kepek ekmek)+1 tabak soya+yeşilliklerden oluşan bir salata (roka, tere, ısırgan, hindiba, ebegümeci, marul vb. insanın tüm ihtiyaçlarını karşılamaktadır. İleride bu detaylı ve günlük bir menü şeklinde belirtilecektir (Kanser hastalığındaki beslenme özellikle mineral+vitamin ağırlıklı olacaktır).

RAFİNE GIDALAR NELERDİR?

Görüldüğü gibi insan vücudu yaşamını özünde protein, vitamin, mineral, karbonhidrat, yağ ve su üzerinde kurmaktadır. Bunları içermeyen herhangi bir madde (gıda görünümünde de olsa) vücudu yoracak ve bozacaktır. Rafine gıdalar:

Beyaz undan yapılan her gıda: (börek, , makarna, beyaz ekmek, kek, pide, galeta, vb)

Sebebi: Buğdaydaki mineral oranının diğer tahıllara kıyasla insan bünyesindeki minerallerin oranına en yakın olduğunu görürüz. Kanserle savaşımda ise minerallere ağırlık verilmesi gerekliliğini gözönüne alırsak buğdaydan azami istifadenin nasıl olacağı sorusu . aklımıza gelir. Kepek ve tohumundan ayrılan ve çeşitli emulgatör, maya, tat ve kıvam geliştirici katkı maddeleriyle yapılan beyaz ekmekler ve unlu mamüller önemli miktarda vitamin ve mineralini yitirmiş, vücudu yoran, birçok hastalığa direkman veya dolaylı olarak neden olan bir madde haline dönüşmüştür. Buğdaydan en iyi faydalanma yolu tam buğday unu ile evde ekmek yapımı, bulgur olarak tüketimi veya filizlendirilerek kullanımıdır. Buğdayın doğru olarak tüketimi özellikle kanserde en önemli konulardan biridir.

Beyaz pirinç: Piyasadan aldığımız, kepeğinden ayrılan ve talkla cilalanıp parlatılan beyaz pirinç vitaminlerinin tümünü, madensel tuzlarının % 60’ını ve lipitlerinin %80’ini kaybedip vücudu yoran bir madde haline dönüşmüştür. Kanserde iyileşmeyi sağlayacak mineralleri ihtiva eden esmer doğal pirince artık bir takım aktarlar, marketler ve doğal gıda satan dükkanlarda rastlamak mümkündür.

Konserveler, turşular, hazır gıdalar (çorba, puding, salça, sirke vb): Besleyici nitelikleri çok düşük olan bu gıdaların, yapılan deneylerde vücuda girdiğinde vücut adeta bir saldırıya uğrayacakınış gibi akyuvarların artışına sebeb olduğu gözlemlenmiş, sebze, meyve ve su gibi doğal gıdaları alırken böyle bir olaya rastlanmamıştır. Bilimsel kaynaklar ise katkı maddeleriyle ilgili hayvan deneylerinden alınan bazı sonuçlarda E320, E132, E250-251 gibi bazı katkı maddelerinin yönetmeliklerinin gösterdiği ölçü üzerinde kullanıldığı vakit kansere yol açabileceğini belirtmektedir. Bu yüzden salça, konserve, sirke, çorba, vb. gıdaları zaman ayırarak evde üretmek en emniyetli yoldur.

Her türlü alkollü içki, meşrubat (diet dahil), çay, kahve, sigara, meyve suları: Vücutta, alkollü içki veya sigaranın en ufak miktarının bile çok büyük tahribatlara yol açtığı bilinen gerçek. Çay ve kahveyi ise yine uyarıcı ve toksik yönleriyle değerlendirirsek, vücutta bağışıklık sistemini etkilemesi sebebiyle kansere zemin hazırlayıcı maddeler olarak görebiliriz. Bu konuda ülkenin önde gelen üniversitelerinin Milli Prodüktivite Merkezi ile yürüttükleri çalışmalar da var. Vücudu yoran, çeşitti kimyasal maddeler içeren meşrubatlarda ise; İngiltere’nin en ciddi gazetelerinden The Times ve The Independent’da kansere ‘ yolaçan "Benzen" maddesinin bulunduğu belirtilmekte.Su, maden suları, şifalı bitki çayları ve meyveler bünyemize en uygun alternatifler.

Beyaz Şeker, beyaz tıız, bal: Beyaz şeker ve tuz çeşitli kimyasal işlemler sonucunda açık renklerine ve granüle hallerine kavuşurlarken piyasada satılan sahte ballara da dikkat etmemiz gerekir. Her gıdada, tahılda, sebze-meyvede, bakliyatta zaten vücudun kullanacağı şeker (karbonhidrat) bulunur ve bu şeker en ideal şekerdir. Kaya tuzu veya sanayi, deniz ya da doğal tuz adı altında satılan tuzlar ise insan kanındaki tuzun kimyasal bileşimine en çok benzeyen tıızlardır. Kanserde en çok kullanılan forınüllerden biri ise halis bala ilave edilen ısırgan tohumunun 10 gün bekletildikten sonra kullanımıdır.

Tereyağı, margarin, rafine sıvı yağlar: Çeşitli kimyasal işlemlerle preslenen, rengi ve kokusu giderilen rafine yağlar, margarinler ve kolesterol ihtiva eden hayvani yağları, kanserlilerin kullanmaması gerekiyor. Bakliyat, tahıl, zeytin, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlar, az miktarda olan günlük yağ ihtiyacımızı zaten doğal olarak bünyelerinde barındırıyorlar.

Bakliyat: Hastalığın başlarında özellikle sebze yemeklerini (hatta mineral ve vitaminlerinden maksimum istifade etmek için çiğ olarak) tercih etmek ve bakliyatı haftada 3-4 öğünden fazla yememek en doğru davranış.

HAYVANİ GIDALAR BAHSİ

Kepekli ve lifli olmadığı için sindirim sistemine ağır gelmesi ve fazla üretim için yemlerde kullanılan kimyasal maddeler,hayvanlara verilen hormonlar ve ilaçlar eti oldukça sakıncalı hale getirmekte. Katrandaki "benzopyrene" maddesi hayvani yağlardaki kolesterolde mevcutken, kanseri yenen insanların ortak olarak yaptıkları şeyin eti bırakmak olduğunu gözlemliyoruz. Insan vücuduna lazım olan 8 esansiyel amino asidi içeren l.sınıf proteinler az yağlı süt ürünleri (peynir, yoğurt vb) veya soyadan sağlanmalı, özellikle soyanın içerdiği Genistein ve Daidzein adlı antioksidanlar ve isoflavonlar göğüs, göden, akciğer, prostat, deri ve kan kanserini, kısaca her tip kanser oluşumunu engelliyor.

KANSERDE İDEAL BESLENME

Bu beslenme biçimiyle (kanserin vücuttaki bulunma oranına göre) 3-4 ay içinde vücut çok kuvvetlenecek (mineral+vitaminler) sayesinde, hastalığı ya yenecek ya da yenme yoluna girecektir.

SABAH [07.00-09.00):

1- Özellikle yeşil bir salata (ısırgan, tere, marul, ebegümeci, roka, vb. biri veya birkaçı) + sızma zeytinyağı + doğal tuz + limon,

2- Tam buğdaydan katkısız olarak yapılmış ekmek + az yağlı yoğurt veya az yağlı beyaz peynir (süt üıünleri yerine soya sütü ve ürünleri temin edilebilirse, daha idealdir),

3- Özellikle elma (ya da herhangi bir meyve),

4- Soğan veya sarımsak.

KUŞLUK [10:00-11.00), İKİNDİ (15.00-16.00), YATSI (21.00-22.00): Bunlardan biri ya da birkaçı, 4-5 kuru incir, 4-5 kuru kayısı.6-7 kestane,3-4 hurma,1 avuç kuru üzüm,1 avuç çimlenmiş buğday,1 havuç, 1 tabak limonlu maydonoz.

ÖĞLE – AKŞAM

1- Yemekten önce kahvaltıdaki gibi bir salata (kırmızı pancar ilavesi tercih edilir),

2- Yemek olarak sebze (ıspanak- kabak- pırasa-kereviz vb),

3- Haftada 3-4 öğünü geçmeyen bakliyat,

4- Yemekte veya yemek arasında 1 tabak soya (200-250 gr) veya yoğurt (200-250 gr).

Kanseri yenen kişilerin yediklerini incelersek genelde Demir, Potasyum, Kükürt, Manganez, Magnezynum gibi nıineral ağırlıklı olduğunu göreceğiz. Yukarıda belirtilen gıda sistemi de bunlar gözönüne alınarak hazırlanmıştır.

DİĞER ÖNEMLİ MADDELER

* Baş prensip vücuda yabancı madde sokmamaktır. Dişmacunu kullanmamalı, yerine fırça+su+doğal tuz kullanmalı, deterjan yerine su, bulaşık fırçası tercih edilmeli, ruj, krem, deodorant vb. kozmetik ürünlerden kaçınılmalıdır.

* Alman, Japon ve Macar bilim adamlarınca kırmızı pancar, havuç, kırmızı biber, kırmızı lahana ve ısırgan gibi zengin mineral yapısına sahip gıdaların kanser tedavisinde etkili olduğu gözlemlenmiştir.

‘ Mevsim değişikliklerinde vücudun mineral dengesi de mevsime adapte olmak ister. Bu ise mevsimin gıdalarıni almakla olur. Örneğin kışın vücut magnezyum ve kalsiyum gibi antidepresif lahana, havuç, şalgam, kereviz, yerelması, kuru fasulye, yulaf, turunçgillerde bulunan öğeleri ister. İlkbaharda hindiba, ısırgan, ebegümeci, biber, domates gibi demir ve C vitamini içeren vücudu canlandırıcı gıdalar gereklidir. Yazları kanı sulandıran kiraz, şeftali, kavun, karpuz gibi meyveler, kalpten ölümlerin fazla olduğu sonbaharda ise üzüm, kestane, nar, ayva, elma gibi kalbi güçlendirici, potasyumlu gıdalar vücudun ihtiyacını karşılar. Sera ürünleri veya ithal değişik mevsim meyvelerine bu yüzden itibar etmeyelim.

‘ Kemoterapide veya diğer bir sebeble kapsüllü ilaç alırken, kapsülün içini bir bardağa boşaltıp biraz suyla içmeliyiz. Zira kapsül de sentetik ve kansorejen bir maddedir ve keınoterapik ilaçların ikincil kanser oluşturma riski taşıdıklarına dair kanıtlar olduğunu da hatırlayalım.

‘ Kanserin iyileştirilmesinde en önemli etken disiplinli bir şekilde iyileştirici yolları uygulamaktan geçiyor. Nefsimizi dizginleyerek bu disiplini sağlayacak irade ancak bizim elimizde.Yani alışageldiğimiz yaşam biçimimizden (arkadaş toplantıları, günler,davetler, sosyal etkinlikler ve buralarda bize zarar verecek birçok unsurdan) soyutlanmak irademizle % 100 bağlantılı. Ünlü artist Mine Mutlu bu hastalıktan bu şekilde kurtulmuş fakat iyileşince terkedip yine bu hastalıktan vefat etmişti. Unutulmaması gereken diğer bir husus da manevi huzurun hormonların çalışması, bağışıklık, sinir, sindirim sisteminin güçlenmesi ve etkinliği dolayısıyla tüm vücut üzerinde oluşturduğu olumlu etkisinin tıbbi çevrelerce de kabul edilmesi.

KANSERİ YENMEK İÇİN KULLANILACAK GIDALARIN HAZIRLIGI :

1- Buğday çimi: Birkaç avuç buğday bir kaba oda sıcaklığında (15-20) derece üzeri suyla örtülecek şekilde bırakılır. 24 saat sonra su boşaltılır. 1 gün bu şekilde bekletilir ve daha sonra hergün sadece nemlendirecek miktarda su serpiştirilir. 1-2 gün içinde filizlenme başlayacaktır. Bundan sonra uzun süre dayanması ve çabuk bozulmaması için buzdolabına konulur. Buğday filizi çok kuvvetli bir gıda olduğu için günde 2-3 çorba kaşığından fazla alınmaz. Çorba, salata ve yemeklerde çok güzel garnitür olur. Kıyaslamalı besin içeriği:

100 gram Fosfor Magnezyum Kalsiyum Beyaz Ekmek 86 0.5 14

Tam Buğ Ekmeği 200 90 50

Buğday Tohumu 423 133 45

Çimlenmiş Buğday 1050 342 71

2- Doğal tuz hazırlanması: Piyasada sanayi tipi tuz olarak torbalarda satılan sadece yıkanıp öğütülmüş doğal tuz bulamazsanız aktarlarda satılan iri kaya tuz parçalarını elektrikli kahve çekeceğinde çekecek veya havanda döveceksiniz.

3- Soya: Soyayı pişirmeden önce geceden (10 saat) ıslatacaksınız. Düdüklü tencerede 1 saat pişirip 1/2 saat bekleteceksiniz. Pişen soya piyaz olarak çok iyi yenebileceği gibi bulgur pilavıyla karıştırılarak çok güzel bir tada kavuşacaktır.

4- Kepekli pirinç: Beyaz pirince göre 10-15 dakika daha geç pişer. En kolayı 5 dakika kaynatıp 1/2-1 saat suyunu çekmesini bekleyip daha sonra 15 dakika daha pişirmektir.

5- Doğal ekmek yapımı: 2 kg. tam kepekli buğday unu alınır. Doğal tuz ve su ilavesiyle hamur haline getirilir. Sızma zeytinyağıyla sıvanmış tepsiye yerleştirilerek 20-30 dakika fırında pişirilir. Dilimlendikten sonra poşet içinde buzdolabına konulur ve hergün yenileceği miktarda ısıtılır. Doğal ekmek az miktarlarda saç üzerinde pişirilerek de yenilebilir.

6- Isırgan salatası: Toplanan veya köylülerden alınan ısırgan bir kevgirin içinde suda yıkanır. Bu sırada üstündeki cildi yakıcı karınca asidi kısmen yok olur. Lastik eldivenle doğranır, doğal yağ+doğal tuz ve limon veya doğal sirke de ilave edilince yakıcılığı tamamen ortadan kalkarak yenilecek hale gelir.

7-Alternatif salatalar: Hindiba (radika), kuzukulağı, ebegümeci, yabani semizotu, bayırturbu, madımak vb.köylülerin sattığı herhangi bir kimyasal gübre görmemiş, ilaç veya hormon taşımayan yeşil bitki, yukarıdaki gibi salata yaparak yenilir.

8- Doğal sirke: Suyu çıkartılan elma veya üzüm 15 gün bir kapta üstüne tülbent örtülerek bekletilir ve süzülürse doğal sirke elde edilir.

9- Doğal çorba: Kereviz, havuç, patates, şalgam, pancar, yerelması, domatesin suyu çıkartılıp biraz posa+doğal tuz+ baharat+sızma yağ eklenerek ısıtılır.

10- Doğal şeker: Tüm bitkisel çaylarda bal ve pekmez tatlandırıcı olarak kullanılır. Esmer ya da doğal şeker diye satılan şekerler veya tatlandırıcılara itibar etmeyin.