KANSERDEN KORUNMA

3 (228) Kanser toplumda en fazla ölüm nedenleri içinde yer alan bir hastalık grubudur. Kanserden korunma ancak ona neden olan faktörlerin ortaya konması ve bunlardan uzak bir yaşam ile mümkündür. Kanseri oluşturan nedenler çevresel faktörler ve herediter nedenler olarak iki grup altında incelenebilir. Çevresel nedenlerde sigara, yenilen yiyecekler, şişmanlık, hormonlar, viruslar, fiziksel ve kimyasal ajanlar gösterilebilir. Ayrıca kanser kronik iltihabi olaylar, iyi huylu tümörlerin zemininde de daha sık olarak gözlenmektedir. Ailesel kanser olgularının ortaya konması, bunlara özgün moleküler genetik analizlerin yapılması ve tüm ailenin bu yönde uyarılması herediter form kanserlerden korunmada en önemli yaklaşımdır.

Latince’ de yengeç anlamına gelen kanser çağımızın en korkulan hastalıklarından biridir. Toplumda her beş kişiden biri yaşantısının bir döneminde kanser ile karşılaşmaktadır. Tüm yeni tedavi yaklaşımlarına karşın halen kanserden ölümler gelişmiş toplumlarda ikinci sırada yer almaktadır (1). Kişilerin kanserden korunması, erken tanı yaklaşımları bu hastalığı bu denli korkulur olmaktan çıkarabilir.

Kanser tek bir hücrede oluşan genetik değişikliklerin hücrenin anormal çoğalma yeteneği kazanması ve farklılaşması ile ortaya çıkar. Hızla çoğalan hücrelerin oluşturduğu tümoral yapı öncelikle yakın çevreye yayılır (lokal invazyon). Daha sonra daha uzak organlara kan veya lenfatik yol ile yayılır (metastaz). Organizmada en fazla kanlanan organlar olan akciğer, beyin ve karaciğer en sık metastaz yapılan organlardır. Tümör çoğalırken çevre dokular ile uyuma dikkat etmez ve hızla içinde bulunduğu organizmaya ait besinleri kullanarak büyür (2, 3).

Kanser oluşturan nedenler içinde çevresel nedenler ve genetik nedenler sayılabilir. Çevresel nedenlerin arasında en önemli faktörler sigara, yenilen yiyecekler, şişmanlık, hormonlar, viruslar, fiziksel ve kimyasal ajanlar gösterilebilir. Ayrıca kanser kronik iltihabi olaylar, iyi huylu tümörlerin zemininde de sık olarak gözlenmektedir (1, 4).

Kanser oluşturan nedenlerin içinde en başta yer alan sigara kullanımı toplumumuz için en önemli sağlık problemlerinin başında gelmektedir. Akciğer kanserleri erkeklerde en sık gözlenen kanser olup etyolojide en önemli faktör sigaradır (1, 5). Yurdumuzda da yaygın olarak kullanılan sigaraya bağlı toplumsal bazda bilgilendirme ve gençlerin bu sigara ve benzeri bağımlılık yapan maddelerden uzak tutulması önemlidir. Gelişmiş ülkelerde sigara karşıtı propagandalar etkisini göstermekte gençlerin sigara kullanımı gittikçe azalmaktadır. Ancak gelişmekte olan ülkelerde sigara kullanımı azalmamakta özellikle gençlerde artmaktadır.

Günümüzde yenilen gıdalar, gıdalara konulan katkı maddeleri, tatlandırıcılar, yiyecekleri renklendiren kimyasal maddeler, yiyeceklerin pişirilme şekilleri dahil birçok faktör kanseri oluşturan nedenler arasında sayılmaktadır. Biyoteknolojinin ve kimya sanayiinin gıda sektörüne girmesinin sayılamayacak kadar fazla katkısı yanında bu tür korkulabilecek etkileri olacağı da gözden uzak tutulmamalıdır. Günümüzde zararlı etkileri gösterilmese de genleri ile oynanmış mısırların hayvancılık sektöründe yem olarak kullanılması kamuoyunda tartışma başlatabilmektedir (6). Çilekli dondurmada çilek yerine çoğunlukla çileğe özdeş olarak yapılandırılmış katkı maddeleri kullanılmakta ve bunlar özellikle çocuklar için en fazla tüketilen yiyecek maddeleri arasında yer almaktadır. Yanmış gıdaların sıklıkla alımı sindirim sistemi tümörlerini oluşturabilmektedir. Belli hormonlar ve kimyasal maddeler kullanılarak daha renkli daha iri çilekler elde edilebilmekte, albenisi olan iri simsiyah zeytinler üretilebilmektedir. Bu tür haberler ve sağlıkla ilgili yorumlar daha sık olarak günlük gazete ve televizyon ekranlarından halka sunulmaktadır. Ancak gıda sektörü ile ilgili bu tür uygulamalar da artarak sürmekte ve günlük kullanım için market raflarını süslemektedir. Bu nedenle yurtdışında başlayan ve yurdumuzda da hızla yayılan katkı maddesi, hormon ve kimyasal ajanlar kullanılmadan üretilen organik tarım uygulamaları ve bunlara talep hızla artmaktadır (7, 8, 9).

Günlük yediğimiz gıdalar ve diyet de en önemli kanser nedenleri arasında gösterilmektedir. Çağımızın en önemli problemlerinden biri olan aşırı şişmanlık-obezite ve yanlış beslenme farklı türden kanserlere doğrudan veya dolaylı yollardan neden olabilmektedir. Ayak üstü alınan gıdalar ve aşırı proteinli beslenmenin kalın barsak kanserini arttırdığı bilinen bir gerçektir. Yine kadınlarda sık gözlenen meme kanserinin etyolojik nedenleri arasında aşırı şişmanlık yer almaktadır. Prostat, kalın barsak ve rektum kanserlerinin günlük diyette aşırı yağ alımı ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Aşırı alkol alınmasının ağız, gırtlak ve yemek borusu kanserlerini arttırdığı bilinmektedir (10, 11). Günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinde dahi kabul edilen insan sağlığına en uygun beslenme şekillerinden biri bizim Ege bölgesinin beslenme şekli olan her mevsim olan taze bitkilerin zeytinyağlı pişirilmesi, peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerinin bol tüketilmesi, lifli gıdaların günlük diyetlerde önemli oranda yer alması olarak tanımlanabilen beslenme şeklidir (Girit diyeti). Bunun yanında sürekli yapılan yürüyüş, koşu ve kültür fizik hareketleri ile vücudun uygun kiloda tutulması sağlanabilir, sağlıklı beslenme ile özellikle gastro-intestinal sistem tümörlerinden korunabiliriz (12).

Organizmadaki hormon düzeyi özellikle meme, endometrium, prostat kanserlerinin oluşumunda etkilidir. Alınan hormonların bu hormona duyarlı dokulardaki hücre çoğalmasını hızlandırdığı ve buna bağlı ortaya çıkan genetik değişiklikler ile kanser oluştuğu ileri sürülmektedir. Düzenli olarak ağızdan alınan doğum kontrol haplarının endometrium ve yumurtalık (over) kanserlerini önleyici etkilerini gösteren yayınlar vardır (1, 13).

Kanser bulaşıcı bir hastalık değildir. Ancak bazı viral etkenlerin kanser oluşturduğu da bilinmektedir. Herpes virusları (Herpes Symplex Tip II) ve insan papilloma viruslarının (Human papilloma virus) bazı alt tipleri (HPV Tip 16-18) genital bölgede kanser oluşumunu başlatırlar. Çağımızın vebası olarak adlandırılan AIDS etkeninin (HIV virusu) vücut bağışıklık sistemini bozarak farklı kanserlerin oluşumuna (Kaposi sarkomu ve non-Hodgkin lenfoma gibi) yol açmaktadır (1, 14).

Günümüz teknoloji çağında insanoğlu artık birçok elektronik cihaz, kimyasal veya fiziksel ajanlarla iç içe yaşamaktadır. Bunlar içinde günlük kullanılan cep telefonlarından, temizliklerde kullanılan deterjanlara kadar olan geniş çerçevede birçok ürün için farklı sonuçlar veren çalışmalar vardır. İnsanoğlunun tüm bunlardan uzak yaşaması düşünülemeyeceğine göre bunların en azından zararlı etkileri görülenlerinden uzak durması önemlidir. Burada daha çok çalışma koşulları ile ilgili problemler ön plana çıkmaktadır. Örneğin lösemi oluşturduğu bilinen boya hammaddelerinde kullanılan organik çözücülerden bunları devamlı işi gereği kullanan kişilerin uzak durması gereklidir. Benzer olay tıp ve laboratuarlar alanında da söz konusudur. Örneğin DNA boyamada kullanılan etidium bromür güçlü bir mutant olup cilt kanseri oluşturabilmektedir. Bu nedenle bu tür toksik maddeleri kullanan personelin bilinçlendirilmesi ve uygun çalışma koşullarının oluşturulması gereklidir. Fiziksel etken olarak kanser oluşturduğu bilinen ultraviyolenin etkilerinden korunmak için yaz aylarında güneşte uzun süreli yanmamak, zorunlu durumlarda cildi koruyucu kremler kullanmak gereklidir (1, 15).

Asbest tozunun devamlı inhale edilmesi ile mezotelyoma oluşumu arasındaki bağ bilinmektedir (16). Aynı zamanda benzer bir ilişki sigara kullanımı aspestoz ve akciğer kanseri arasında da gösterilmiştir (17). Bu nedenle bu maddenin yaygın olarak bulunduğu bölgelerde yaşamak veya bu maddeleri içeren işlerde çalışmak örneğin çok miktarda asbest içeren büyük gemilerin sökülüp parçalanmasında uygun olmayan koşullarda çalışma bu hastalıklara davet çıkaracaktır.

Kronik iltihabi olayların zemininde veya iyi huylu tümörlerde uzun dönemde kanser oluşumu gözlenebilmektedir. Literatürde sıklıkla örnekleri tanımlanan bu durumlardan uygun tedavi yaklaşımları ile kurtulmak, iyi huylu tümörlerin uzun süreli takiplerini yaptırmak önemlidir (1).

Her on kadında bir gözlendiği bilinen meme kanserinde etyolojik faktörlerde biz yukarıda tanımlanan birçok faktörün birinin veya birkaçının yer aldığını biliyoruz. Buna bağlı meme kanseri riski hormona nedenlerden dolayı doğum sayısının artması ile azalmaktadır. İleri yaşlardaki hamilelikte, memenin iyi huylu tümörlerinde (memenin fibrokistik hastalığı) ve yakın akrabalarda meme kanseri gözlenmesi ile artmaktadır (1).

Eğer kanser ailesel bir özellik taşıyorsa, ailede etkilenen birçok birey vardır (herediter form). Bu tür ailesel kanserler tüm kanserler içinde çok küçük bir oranda görülme sıklığına sahiptir. Ancak etkilenen ailelerde önemli sağlık problemleri oluşmaktadır. Kanserin ailesel bir formda olup olmadığının belirlenmesinde öncelikle aile ağacı (pedigree) gözden geçirilmelidir. Ailesel kanserlerde bireylere üst kuşaklardan aktarılan genlerde bozukluk (mutasyon) kansere yatkınlık oluşturmakta ve kısa sürede ortaya çıkan diğer genetik değişikliklerin bu mutasyonlara eklenmesi ile kanser oluşmaktadır. Bu ailelerde artmış oranda bir tip veya birkaç farklı tip kanserin bir arada gözlenmesi söz konusudur. Herediter kansere sahip bir ailede aile ağacında anne, baba, kardeşler, anne ve babanın kardeşleri ve bu bireylerin çocukları gözden geçirilir. Ailede kimlerin kansere sahip olduğu araştırılır ve bunların kuşaklar boyunca geçişinin olup olmadığı ortaya konur. Ailede akraba evlilikleri de göz önüne alınır. Kanseri oluşturan genlerin bir sonraki kuşağa nasıl aktarıldığı bulunmaya çalışılır. Ailesel kanserlerin çoğunluğu genetik olarak otozomal dominant formda geçiş göstermektedir. Bu nedenle aile ağacında her kuşakta genellikle kansere rastlanır. Aile ağacında kanser belli bir kuşaktan sonra gözleniyorsa bu kuşakta kendiliğinden (spontan) olan bir mutasyonun çoğalma hücrelerini (germ; sperm ve yumurta) etkilemesi ve bu hatalı genin bir sonraki kuşağa aktarılması da göz önüne alınmalıdır (18, 19).

Herediter bir kanser varlığında ailelerde çok nadir gözlenen tümörlerin sıklıkla gözlendiği de bilinmektedir. Ailede bir veya birkaç nadir gözlenen beyin veya böbrek tümörünün olması ailesel kanserlerde önemlidir (20, 21).

Herediter kanserlerde genlerdeki problem bir üst kuşaktan aktarılmaktadır. Ailede kanserlerin görülme yaşının genel ortalama gözlenme yaşından erken olduğu dikkat çeker. Ailede 40 yaş altı tanı konmuş meme kanseri olgularının fazlalığı veya sigara içime hikayesi olmayan 16 yaşındaki bir çocukta gırtlak kanseri gözlenmesi ailesel kanser tanısını destekler. Ailesel kanserler içinde önemli bir yere sahip olan Li-Fraumeni sendromunda p53 geninin bir alelinin anneden veya babadan hatalı aktarılması söz konusudur. Hatalı aktarılan bu gendeki diğer alelde kısa sürede problem oluşmakta çocuklar bazen kanser ile doğmaktadır (20, 21, 22).

Bazı tür kanserlerin iki taraflı olması da kalıtsal kanserlere ipucu olabilir. Meme kanserinin iki taraflı olması, böbreğin iki taraflı tümörü (Wilms tümörü) bizi ailesel kanserlere yaklaştırabilir (19).

Sık gözlenen ailesel tümörler; Kalın barsak tümörleri, erken çocukluk dönemindeki göz tümörleri (retinoblastoma), ailesel meme tümörleri, ailesel meme ve yumurtalık kanserinin birlikte olduğu olgular, farklı kanser tiplerinin bir arada oldukları Li-Fraumeni sendromu (yumuşak dokuya ait tümörler merkezi sinir sistemi tümörleri, meme kanseri gibi), erken çocukluk döneminde gözlenen böbrek tümörleri (Wilms tümörü) sayılabilir. Bu tür hastalıklara sahip olgularda günümüzde genetik geçişin gösterilmesi DNA düzeyindeki testleri ile olasıdır. Hastalıklarda etkilenen genlere ait mutasyonların (APC, Rb. BRCA 1, BRCA 2, p53, WT 1 genleri gibi) bulunması ve elde edilen mutasyonun bu aile bireylerinde taranması kanser risklerinin ortaya konmasında önemlidir. Bu nedenle ailesinde kalıtsal bir kanser olduğunu düşünen bireylerin hastanelerin genetik bölümlerine başvurmaları gereklidir. Yapılacak DNA bazındaki analizler sonucu verilecek genetik danışma yaşam kurtarır (1).

Elde edilen veriler ışığında kanser çevresel bir faktöre bağlanamıyorsa, heredite gösterilemiyorsa kanserin farklı birçok nedene bağlı olarak kendiliğinden gelişen sporadik form olduğu düşünülmelidir.

Günümüzde artık kanserle savaşta, hastalığa yakalanmamak için alınan tedbirler daha ön planda düşünülmektedir. Bu da kanser oluşturan etmenlerden elden geldiğince uzak durmak, ailesel kanser olma riski varsa bununla ilgili risklerin araştırılması ve erken tanı için düzenli kontrol yaptırılmasından geçmektedir. Toplumdaki her bireyin kanserden uzak sağlıklı olarak yaşaması en önemli amaçtır.kaynak