Kanser: Korunma ile tedavi arasında fark var!

12875087 Antioksidan: Bazı maddeler, sigara, uv ışığı, radyasyon hücrelerimizi oksitler, aynı demirin oksitlenerek paslanması, çürümesi gibi. Hücrenin DNA’sı zarar görür, bilgisayar yazılımı gibi olan şifre bozulur. Sonuç: Hücre ya ölür ya da gerekli işlevi yerine getiremeyen anormal şekilde fazla miktarda hücre üretir. Bu sürece kanser, aşırı çoğalmış ama görevini yapamayan hücre kütlesine tümör diyoruz. Oksitlenme, kanser dışında, bağışıklık sistemi bozukluğuna, damar sertleşmesine ve damar çeperinin daralmasına da yol açar. Damar sertleşmesi kalp krizi, tansiyon, damar yırtılması sonucu beyin kanamalarına neden olurken bağışıklığın etkilenmesi tüm savunma sistemimizi çökertir, başta enfeksiyon olmak üzere tüm hastalıklara açık hale geliriz.
İşte antioksidan etkisi olan ilaçları, vitaminleri, bitkileri bu oksitlenmeyi önlemek için kullanırız.

***

C Vitamini: En çok bilinen antioksidan. Yeterince sebze meyve yiyen sağlıklı kişi günlük gıdadan yeterli C vitaminini alır. Soğuk algınlığında kesin kanıt olmasa da takviye C vitamininin yararlı olduğu görüşü hakim. 40 yaşını aşkın sigara içen ya da röntgen teknisyeni, kanser ilacı uygulayan hemşire, kimya sektörü gibi sektörde çalışan ve oksitleyici maddelere maruz kalan bireylerin takviye C vitamini alması da yararlı bulunuyor.
Doz: C vitamini dozunda çok farklı bilgiler var. 100 mg’dan başlayıp günde 3 gr’a kadar yani 30 kat fazla doz önerenler var. Yüksek dozun, vücutta depolanmadığı için idrarla atıldığı ve bu nedenle zararsız olduğu bilgisi yanlış. Çünkü vücudun işleyebileceğinden daha yüksek dozdaki C vitamininin işlenemeyen bölümü, kendine başka yollar arıyor ve bu esnada kendisi hücreyi oksitliyor, hasar veriyor.
İtalya Pisa üniversitesinde ben de C vitamini almadan önce ve aldıktan sonra oksitlenme belirtici sayılabilecek kendi kanımdaki DNA hasarına bakmıştım. 500 mg alınca hasar belirgin derecede azalırken 1000 mg yani 1 gr alınca hasar fırlıyordu. Bu da kesin kanıt değil, sonuçta sadece bir laboratuvar bulgusu ama benim önerim doz başına 500 mg’ı geçmemek, günde 500 mg’lık dozdan ise en çok 3 defa almak.
E vitamini: E vitamini de bir ara özellikle kalp damar hastalıklarını önlemede çok revaçtaydı. Sonraki klinik bulgular bunu desteklemedi. E vitamininin bilimsel adı tokoferol. “d” ve “dl” olmak üzere iki formu var. “d” formu antioksidanken “dl” formu ön oksidan gibi davranıyor yani bizzat kendisi oksitleyici. Doğal kaynaklardan aldığımız E vitamini “d” formunda. Bu nedenle doğal kaynaktan almak en doğrusu. Takviye alıyorsak kutunun üzerinde alfa-d-tokoferol yazısına dikkat edelim. Doğal kaynaktan alınan E vitamininin emilebilmesi için bir miktar yağ da almak gerekiyor çünkü A, D ve K vitaminleri gibi E vitamini de ancak yağda çözünüyor. Yağı sofralarından tamamen kaldıranlarda bu vitaminlerin eksikliğinden kaynaklanan arazlar görülebiliyor.

***

Kanser tedavisi esnasında antioksidan: Az bilinen, az dikkat edilen en hassas konulardan biri. Kanser tedavisi sırasında bildiğiniz gibi kürler halinde ilaç ya da ışın tedavisi belli aralıklarla uygulanır. Uygulama sırasında kanserli hücrenin öldürülmesi amaçlanırken sağlam hücrelerin de ışın ya da kanser ilacından daha az etkilenmesini sağlamak için tedavi aralarında antioksidan verilir. Bu hassas bir iştir. Kanser gibi bir hastalıkta hasta ya da yakınları çaresizlikten her dala tutunmaya çalışır. Sıkça yapılan büyük bir hata, tedaviyi planlayan hekime haber vermeden antioksidan ya da okudukları, duydukları başka bir doğal ya da bitkisel tedaviyi vermeleri. Sevgili okurlar, bugüne kadar kansere karşı etkili olmuş hiçbir doğal, bitkisel tedavi maalesef yok. Sağlamken kullandığımız antioksidanlar bizi bir dereceye kadar kanserden korur ama asla kanseri tek başına tedavi etmezler. Kanserli hastaya hekimce verilmesinin nedeni kanserli hücreyi tedavi etmek değil, sağlam hücreleri tedavinin zararlı etkisinden korumak. Lütfen hiçbir surette hekimin bilgisi dışında hastanıza ilaç, bitki, antioksidan vermeyin. Yanlış zamanda vereceğiniz antioksidan, kanserli hücrenin ölmesini engelleyerek tedaviyi olumsuz etkiler.kaynak