Her kitle kanser değil

Memede ele gelen kitle, her kadını endişelendirir. Ancak uzmanlara göre…

ntvmsnbc – Memede ele gelen kitle, her kadını endişelendirir. Ancak uzmanlara göre, bu kitlelerin % 90’nından fazlası kanser olmayan fibrokistik yapı.

Kadınlarda kansere bağlı ölümlerde akciğer kanserinden sonra 2’inci sırada yer alan meme kanserine karşı alınması gereken önlemler ve koruyucu cerrahi teknikleri son yıllarda daha fazla öne çıkıyor. Memede ele gelen her kitlenin kanser olmadığını söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Abdullah İğci, “İyi huylu tümörler büyüyebilir, memenin kendisi kitle gibi bir hal alabilir. Daha çok regl öncesi dönemde meme içyapısı çok yoğun olduğu için bu dönemde kontrolü yapanlar, memede kitle olduğu düşüncesiyle endişelenebilir” dedi.

MUAYENE 20 YAŞINDAN SONRA YAPILMALI

20 yaşından sonra kadınların kendi kendine meme muayenesi yapması için bilinçlendirilmesi çok önemli. Meme muayenesi için en ideal zaman, adet döneminin bitiminden 4-5 gün sonrası. Muayene ile birlikte düzenli tetkikler de meme kanserinde hayati önem taşıyor. Prof. İğci, ailesinde hiç meme kanseri olmayanların, ilk ultrasonografilerini 35 yaşından sonra yaptırmaları gerektiğini söyledi ve meme tarama programı hakkında şunları anlattı: “Meme kanseri öyküsü olanlar ise 25-26 yaşından sonra yıllık rutin ultrason takibi altında olmalıdır. Genetik meme kanserlerinde ise ilk mamografi yaşı 26’dır. Ailesel meme kanseri riski altında olanlar 32-34 yaşlarından sonra mamografi ile takip edilmeli; risk gurubunda olmayan kişiler ise 35-40 yaş arasında bir kez mamografi ve ultrasonografi yaptırmalıdır. Bu, ‘temel mamografi’ olarak adlandırılır. Bu gruptaki kişilerin 40 yaşından sonra rutin mamografi taraması yapılması gerekir.”

MAMOGRAFİNİN GÖRÜNTÜ KALİTESİ ÖNEMLİ

Meme kanserinin erken tanısında kaliteli mamografinin çok önemli olduğunu vurgulayan İğci, “Düşük kalitede mamografilerde meme içindeki yoğunluk iyi ayırt edilemediği için, memedeki küçük bir sertlik de fark edilemez. Kanser atlanabilir ve hasta zorlaşan tedavi nedeniyle sıkıntı yaşayabilir. Bu nedenle dijital mamografiler kullanılmalıdır. Bu teknoloji düşük radyasyon düzeyi ve görüntü kalitesi ile meme içindeki değişiklikleri ve değişim alanlarını çok iyi tespit edebilir. Bu değişimlerin kanserleşmeden hemen önceki hali, dijital mamografiler sayesinde yakalanabilir. Mamografide yeni teknolojilerin radyasyon oranı 10 kat daha azdır” ifadesini kullandı.

MEME KORUYUCU CERRAHİYİ ÖNCE HASTA İSTEMELİ

Meme kanserinde öncelikli tedavinin ameliyat olduğunu söyleyen belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof. İğci, meme koruyucu cerrahi hakkında şunları aktardı: “Hasta memesinin alınmasını ya da meme koruyucu cerrahiyi öncelikle kendisi tercih etmelidir. Hastanın en temel hakkı olan bu durumda, doktorun öncelikli olarak meme koruyucu cerrahiyi düşünmesi uygun olur. Koruyucu meme cerrahisinin yapılabilmesi için herhangi bir yaş sınırlaması yoktur. İleri yaştaki uygun olan hastalar da bu şansa sahiptir. Ancak meme içinde yaygın tümörleri bulunan, memenin birçok noktasında aynı anda başlamış kanseri olan, mamografi sonucunda yaygın ve kötü kireçlenmeleri görülen ve kanserin birçok odakta başlayacağı düşünülen hastalarda, memenin alınması planlanmalıdır. Daha önce göğüs duvarına radyoterapi yapılan hastalarda da meme koruyucu ameliyat sonrası yeniden radyoterapi yapılması gerektiğinden, mastektomi uygulanmalıdır. Koltuk altı metastazları ise meme koruyucu cerrahiye engel değildir.

KORUYUCU CERRAHİ UYGULANAMAYAN HASTAYA PROTEZ

Meme koruyucu cerrahi mümkün değilse, daha sonra hastanın istediği doğrultusunda meme protezi yapılabilir. Bu işlemin, ameliyattan iki yıl sonra bazı risk faktörleri ortadan kalktığında uygulanması önerilmelidir. Meme protezi, hastanın sosyal yaşama adaptasyonunu sağlayarak, tedavi ve iyileşme sürecine katkıda bulunur. Hastayı psikolojik açıdan rahatlatır, kendisini daha güçlü hissetmesini sağlar, memesi alındığı için kendisini eksik hisseden kadının, güvenini geri kazanmasına yardımcı olur.” Kaynak